Bir Yaz Muhasebesi

Deneme

Ahmet NARİNOĞLU

BİR YAZ MUHASEBESİ

Yine ‘bahar ayı‘ geldi ve geçti. Mevsim  ‘yaz’a döndü. Bir kısım yaylacılar, Torosların yücelerindeki serin yaylalarında  konuşlandılar. Bir kısmı da mahsullerinin hasadını yaptıktan sonra yaylalarının yollarını tutacaklardır.

Gurbette olanlar, ‘sıla’ özlemiyle yanıp tutuşanlar, baba ocağını hatırlayarak sevdiklerine kavuşabilmek, toprağının  kokusunu teneffüs edebilmek, hısım-akraba ve komşularıyla hasret giderebilmek için  planlarını yaz aylarına göre yapmaktadırlar.

Tüm bu güzel duygular yaşanırken,  yerelimizde,  farkında olduğumuz veya olamadığımız çevreye, ormana, toprağa, doğal su kaynaklarımıza dair bir takım olumlu-olumsuz analizler yapmanın zamanının geldiğini; ve hatta geçmek üzere olduğunu vurgulamak isteriz. Ruhsal sağlığımızın da bu etmenlerden beslendiğini, çeşitli tepkiler verdiğini  biliyoruz. Üstelik, ileri  bilimsel  çalışmalar ışığında tüm  canlı-cansız varlıkların birbirleriyle olan münasebetlerinin  yaşam kalitesi ve çevrenin korunması anlamında değer kazandığını, tüketim çılgınlığı ile  tüm kaynakların tüketilmeye çalışıldığını ve bu sebeplerden ötürü de  çevreye karşı duyarlılıkların arttığını  hepimiz biliyoruz.

Önceki yazılarımızda da bu ve benzeri konulara defalarca kayıt düşmüştük. Yine de hatırlatma gereği duyduğumuzu  ifade etmek isteriz.

Andırınımız Torosların en bakir ve verimli kadim coğrafyasında yer  alan tabiat harikası bir yerleşkedir.. Ne yazık ki, son zamanlarda,  yayla  evlerinin  çadırdan-ahşaptan-taştan betonarmeye dönüşerek  doğayla uyum sağlamayan, hiçbir estetik değer taşımayan, kısa dönemlik yayla için ekonomik kayıplar da içeren olumsuzlukların yanı sıra; hiçbir alt yapı planlaması yapılmadan-toplu yerleşke alanları belirlenmeden uygulamaya geçilmesi; üstelik,  ekilebilir araziler üzerine  plansız-gelişigüzel  uygulamalar yapılması ve ekilebilir arazilerin kirletilerek elden çıkarılması da işin bir başka boyutunu ortaya koymaktadır. Dağlardaki kaynak suların  yabani hayvanların ihtiyaçlarını gözetmeden sorumsuzca evlere akıtılması;  çakma yöntemiyle yer altı  ve yer üstü sularının kurutulması , ormanların sorumsuzca  tahribatı gibi, konulara duyarlılık gösteren hemşerilerimizin  içini acıttığını belirmek isterim. Bu hususlarda  dikkatli olmamak, hassasiyet göstermemek,  vatan toprağı adına, insanlık adına  zafiyettir. Duyarlı olan herkes bu endişeyi taşımalı!  Ailemizi, akrabalarımızı, arkadaşlarımızı; kısacası tanış olalım veya olmayalım herkesi uyarmalıyız.

Kimyasallarla kirlenen toprakların, su kaynaklarının, tahrip olan  çevrenin kaç onlarca yıl geri, eski haline dönüşebileceğini hesap edebilirsiniz? Belki de hiç!

Memleketimize sahip çıkmanın, insanımıza sahip çıkmanın bir anlamı, erdemi, bedeli olmalı. Bu sorumluluklardan asla kaçamamalıyız!

İşte  böylesi durumlarda bazı  Sivil Toplum Kuruluşları, kamu adına,  gönüllülük esasına dayalı olarak bir takım görevler yüklenmeyi kendilerinde vazife bilerek harekete geçtiler…

Bu manada, son zamanlarda, memleketimiz adına hizmet etmeyi şiar edinmiş gönüllü ve yürekli  bir takım hemşeriler,  kurtuluş savaşı  ruhunu  yeniden yeşerterek işaret edilen olumsuzluklara karşı koymak adına dernekleşmektedirler.  Birkaç yıl içerisinde çeşitli il, ilçe ve köylerde faaliyetlerini sürdüren derneklerin  amaçları çerçevesinde  hedefledikleri ne ulaştıklarını görmekteyiz. Bu çalışmalardan haberdar olan  ve/veya  bir fiil katkısı olan hemşerilerin mutlu olduklarının da gözlemlemekteyiz. Bu çabalar, kıt imkanlarla, karşılıksız olarak yapılmakta. Ayrıca, söz konusu çabaların  devlet-millet kaynaşmasındaki rollerinin küçümsenmemsine dikkat çekmek isterim..

Andırın Gelişim Platformu da bu anlamda tüm Andırın temalı STK’ları birleştirici rolünü üstlenerek, bir takım faaliyetlere imza atmış ve atmaya devam etmektedir.

Siz değerli hemşerilerimizin desteği ve katkılarıyla belirlediğimiz hedeflere bir bir ulaşmış bulunmaktayız. Bundan sonra tayin edeceğimiz hedeflere de yine  sizlerin  desteği ile ulaşmayı ummaktayız.

AGP olarak kuruluşumuzun üçüncü yılında uluştığımız hedefler nelerdir? Diye bir ‘parantez ‘açmak gerekirse, yaptıklarımızı  maddeler halinde şöyle sıralayabiliriz:

  • 2007-2008 mayıs aylarında İstanbul’da gerçekleştirdiğimiz; Bu yıl da   üçüncüsünü gerçekleştirmeyi düşündüğümüz, “Çınargeçidi  Doğa ve Yayla Şenliği “ile  de birleştirmeyi düşündüğümüz ‘Andırının Sorunları ve Çözüm Önerileri’ne yönelik ‘sempozyum’un gerçekleşmesi.
  • Ankara’da bölge milletvekillerine  Ankara’da “Andırın’ın Sorunları ve Çözüm Önerileri” başlıklı biri fink verilmesi.
  • Adına “Tirşik” dediğimiz,  Andırın ve Çukurova’yı  kapsayan ,sizlerin de  maddi-manevi katkılarıyla 19’ncu sayısına  ulaşmış bulunan  süreli, ‘kültür’ dergisinin yayın hayatını sürdürmesi.
  • Evvelki senelerde olduğu gibi, bu yıl da ilk ve orta öğrenim düzeyinde başarı kazanmış öğrencilere ödül olarak Haziran ayı içerisinde  bir haftalık süreyle  İstanbul’un tarihi –kültürel-sosyal ve turistik mekanlarında  gezi  düzenlenmesi.
  • İlki 2007 yılının  Ağustos ayında gerçekleşen, ikincisi de 2008 yılının aynı ayında, bir çok etkinliklerle desteklenen, hemşerilerimizin yoğun katılımıyla coşkulu  ve bir şekilde yaşanan “Çınargeçidi  Doğa ve Yayla Şenliği”ne katkı sağlanması.
  • İstanbul’daki Andırın ve Köyleri Kültür ve Dayanışma Derneği ile birlikte, İstanbul’da okuyan 9 adet öğrencimize burs verilmesi gibi.

Faaliyetlerimiz hemşerilerimiz tarafından destek bulduğu sürece daha da genişleyerek, çeşitlenerek devam edecektir.

Bizler, ‘halka hizmet etmenin Hakka hizmet olduğu’ kavramı  yolumuza devam edeceğiz.

Desteğimiz ve moral kaynağımız sizlersiniz.  Allah’ın  lütfu ve sizlerin gayretiyle aşılamayacak hiçbir güçlük yoktur. Yeter ki  iyi niyet çerçevesinde  her şey dürüstçe  ve onurluca olsun!.