Tanıdığım Dane Hoca
İNSAN
Ahmet NARİNOĞLU
TANIDIĞIM DANE HOCA
Onunla ilk kez evine misafir olduğunda tanışmıştım. Kızı Nesrin için “yetişip” te gelince, ‘’bir kız ya hocaya, ya kocaya” demişti. O zaman anlamıştık ki Nesrini okutmak istiyor. Nasip oldu damat olduk.
İlk tanışma ilk karşılaşma çok önemlidir derler. Bıraktığı intiba kolayca değişmez bende de öyle oldu.
Kadirli de İlköğretim Müdürü idi. Sene 1979’du. Orta yaş gösteriyordu. Dinç ve atılgandı. Çevresinde saygı uyandırıyor kendinden emin ve rahat görünüyordu. Bayan öğretmen, üstelik çevrede tekti. İnsanlara eğiliyor, konuşuyor hal ve hatır soruyordu. Büyüklerinden yaşadıklarından konuşmalarına katıyor, adeta ders veriyordu. Derler ya öğretmen her yerde öğretmendir. Tecrübesini bilgisini konuşmalarına yansıtan, yani eski deyimle darağacında ne varsa dökebilen öğretmenlerle sohbete doyum olmaz.
İşte ilk tanışma ilk intiba öyle oldu. Yetmiş seksen’li yıllarda Kadirli de iki bayan öğretmen yönetici gündemdeydi. Dane Hoca Hanım, Meliha Demirci (Sonradan Çiftpınar, Merkez Ortaokulu Müdürüydü )Kadirliler onu sever sayarlardı. İkisi de sert, disiplinli, çalışkan ve ödünsüzdü. O yıllar ülkemizin çalkantılı yıllarıdır. Toplum huzursuzdur. İnsanları ayırmak, kötülemek, taraf tutmak kolaydır. Bu ortamda ne Dane nede Meliha Hanım ayrım yapmaz. İnsanları o günün moda deyimleriyle, sıfatlarıyla ayırmazlar. Herkese eşit davranırlar ve tarafsız kalırlar. Haklının ve doğrunun yanında kalırlardı. Bu yüzden Kadirli de herkesin kabul ettiği eğitim yöneticileri olmuşlardı. Sert olmaları, ilkeli olmaları onlara bir kudret veçeşni katıyordu.
Eğitim alanında Kadirlide yer edinmiş öğretmenler yok değildi. Başka kaliteli, saygın bayanlardan erkeklerden öğretmenler tanıyor biliniyor, sayılıyor seviliyorlardı.
İsimlerini sayamadıklarım ışık insanlar kendilerden önceliklerin çizgisini takip ederek kendinden sonrakilere çizgi açıyorlardı.
Burada, Kadirli, toplumunun takdir duyguları, çalışanın ve dürüst olanın yanında yer alma tavırlarını inkâr edebilir miyiz?
Dane Hoca Hanım, 1930’ların Türkiye’sinde tahsile başlar. İlk öğretmenliği harpten çıkmış yokluklarla mücadele eden Türkiye’nin her biri dünyaya kapalı, her birinin ayrı kültüre sosyal şartları olan köylerinden birinde başlar. Köy, kasaba, şehir derken kendini Kadirli İlköğretim Müdürlüğünde bulur. Bulunduğu görevi hak ettiği, bugün o dönemleri bilenlerin kabul ettiği bir gerçektir.
Burada iki anı anlatmanın yeridir.
Devrin Adana Valisi Hayri KOZAKÇIOĞLU’na İl Milli Eğitim Müdürü Ali GÜR, Dane Hoca Hanımın bir konuşmasını anlatır. Vali Bey de “Evet takdir ve kabul ediyorum bunu bütün öğretmenlere duyurmalıyız” esprisinde bulunur.
Dane Hoca Hanımın öğretmenler toplantısı yapmaktadır. En büyük ideali okullarda, sınıflarda kesintisiz eğitim vermektedir. Bunun yolu da öğretmenlerin sınıfa devam etmeleriyle olur. Ne yazık ki, özellikle bayan öğretmenler (Kadirli’de bayan öğretmenlerin çok olduğunu hatırlayalım) doğum v.s. nedenleriyle izin ve rapor almakta aksatmaktadır. Bunu eğitim ve yönetim anlayışına sığdıramayan Dane Hanım, toplantıda emir verir: “Bundan sonra bayan öğretmenler doğumlarını yaza getirsinler, eğitimi ve öğretimi aksatmasınlar”. Bu söz epey gürültü koparır. Ta Adana’ya duyulur ve Vali Bey’in takdirini kazanır. Gerçekten söylediğini aynen tatbik etmekte tanınan hoca hanım iki çocuğunun doğum tarihleri 29 Haziran ve 20 Temmuz dur.
Diğeri de, 70 li yıllara ait. O yıllarda gerek moda, gerek ideoloji olarak olsun saç uzatılıyordu. Bir erkek öğretmen saçlarını uzatmış halde ilköğretim müdürlüğüne Dane Hocanın yanana gelir .’’buyur kızım’’ der. Mesaj verilmiştir. Anadolu irfanı ya susarak, ya tavırla ya da kısa sözle diyeceğini der. Öğretmende mesajı almıştır.
Dane Hoca Hanım Kadirli’nin yerli (şehirli ailelerinden olduğu için anıları aynı zamanda kadirli tarihidir. Biliyoruz ki tecrübe dolu topluma mal olmuş insanlar kolay yetişmiyor. Sahip çıkmalı, elinden tutmalı birikimleri nesillere yazılıp sunulmalıdır. Dane Hoca Hanım gibi pek çok şahsiyet Kadirli tarihinde yerini almış, araştırıcısını bekliyor.
Aslında Kadirli tarihi demek Sefa VAYISOĞLU demek değil mi? Halet ÇAMBEL Kadirli’de yaptıklarıyla kaç cilt romana sığar. Kadirlinin yerli aileleri, esnafları ne çok mesajlar, dersler dolu hayatlar yaşamadılar mı? Yaşar KEMAL bu zengin hazineden ne kadarını işleyebilmiştir. Yenilerde Cezmi YURSEVER’ takdir etmemek mümkün mü?
Kadirli bir hazine. Avcılarını beklemektedir.
Diliyorum ki, okuyanı, tahsil göreni çok olan bu memlekette, eli kalem tutanlar; Topluma mal olmuş kaybolan, kaybolmaya yüz tutmuş değerleri, şahsiyetleri arasın, bulsun, gün ışığına çıkarsın, toplumla paylaşsın. Dane Hoca Hanımında bunlardan biri. Kadirli’ye verdiği emekle yetiştirdiği insanlarla haklı yerini almalı. Diğerleri de…
v
01 Ağustosu dün gibi hatırlarım. Daha da yakın. 01 Ağustos 2012’yi.
Bir hayat. O hayatta Trakya’nın çocuk dönemlerinde bıraktığı derin izler. Bir ömrün sonunda yine Trakya. Ve Edirne ve Keşan. Ömrün bittiği yerler buralar.
Hayatta iken çekilen memleket hasreti, tıpkı çocukluktaki Trakya dan beri / ağrı çekilenler gibi. Bu defa hasret tam bitiyor.
Edirne’den çok çok sevilen Adana Kadirliye yolculuk. Hem tehlikelerle, hem gizli bir elin himayesiyle anılar dolu bir yolculuk.
Kadirlide uğurlanış. Ağustosun pişiren, kavuran sıcağı. Dostlar, akrabalar, sevenler, duyanlar, koşanlar. Hayatta samiyetin doruğa çıktığı anlar, son yolculuk anları. Herkes samimi. Dillerde dualar. Helalleşmeler.
Uğurlamalar acı. Gözyaşı. Ağırlık, ağırlık. Bu ağırlık en çok sevenlerin omuzuna biner. Evlatlar, torunlar, yakınlar bir dalga misali çekerde çeker.
Tam on yıl. Hasretin on yılı. Yıllar geçtikçe azalacağına, artacak bir hasret serüveninin bir yılı. Ama kullara düşen hasret çekmek yerine hasretle anmak. Geriye ne bıraktıysa anmak. Cismen değilse de manen yaşatabilmek. Bu da zor. Zorun zoru.
Aramızda anıyor, yaşatıyorsak ne mutlu. Her fani dünyada geride anılmak, yaşatılmak ister. Ama dünyanın faniliği her kaderi yutar.
Bugün geride bıraktıkları haya düşülen notlar aslında. Senin, benim, onun hayatında işe yarayan notlar.
Dane Hoca, onuncu yılında doldurulamayan yeriyle aramızda. Aramızda oluşunu kabullenen boşluğunu hisseden hayatlarımız.
Ve anıyoruz. Dua ile hayır ile. Bıraktığı derin izle ile. Hayata tuttuğu bugünde sünmeyen ışıklar ile. Yetiştirdiği, geride bıraktığı insandan eserler ile.