Sağır Kaya
Hikaye
Davut KAYA
SAĞIR KAYA
Sağır duymaz uydurur derler. Tam ona misal Sağır Kaya diye namlanmış, ünlenmiş yolu üzerinde bir kaya var. Yol kayanın tam dibinden geçer. Kaya dediğimiz etrafında dolaşılan bir kaya dağın yamacına yaşlanan kayalardan değil. Dibinden yol, altından dere akar. Yol dere ile kaya arasında daralır. Kayanın gölgesi ağır olur ya. Vadide sağır kaya dibine güneş vurmaz. kışın buz, yazın serin olur. Üstelik kayanın tam dibinden bir su çıkar. Tahtadan oyulmuş oluğu önünde kütükten oyulmuş, tek nesil yıllardır durur. Kim yapmış bilinmez. Merakta edilmez. Yolcular kaya gölgende serinlerlerken birde çeşmenin soğuk suyuna kimim avucuyla, kimi ağzını oluğa dayayarak soluklana soluklana, kana kana pınar suyu içerle. Oturanlar alınlarını elleriyle bir silerler herkes kabilinden. Kaya gölgesi ağır olur ya. Oturan bir ara kalkamaz. Hele birde ter soğursa mıhlanmışcasına yerli yerinden kalkamaz yolcular. Aşağıda dere, yanda çeşme, üste yuvarlanacak gibi duran eğik sağır kaya. Oturmuş rahatlamışken, sohbette koyulaşırken söz gelir kayaya dayanır. Sağır kayaya.
Sağır kayayı bilen bilir. Bilmeyende büyüsüne kapılır. Büyüsüne kapılanların başına ne geleceği de baştan bilinmez. Böyle olduğu için bilenler bilmeyenlere bir güzel oyun oynarlar. Sağır kaya adı da bu oyundan kalan hikaye de kalma olduğu söylenir.
Buralarda sağıra söz duymayana derler. Ahzan Huda olan ses duymayanlar, sağırlarda sonradan olanlar için söylenir. Birde sağır numarası yapanlar. Her ne olursa olsun sağır kaya hepsine tanıklık ettiği anlatılır. Öyle bir kayaymış ki derler sesi boğarmış. Kimse kimseyi duymazmış. Konuşanı bağıttırır, dinleyemez, duymaz edermiş. Sağır gibi olurmuş insan. Ondanda adı sağıra kalmış. Kayanın sesi yutması, konuşanı duyulmaz etmesi, üzerine menkıbeler atılmasına vesile olurmuş. Sağır kaya sağırlığı ile dilden dile dolaşa dolaşa meşhur olmadan öte sihir gibi cazibesiyle insanı çekermiş. Her geçen yolcu durmak, sağır kayayı tanımak istermiş. Biraz korkarak, biraz ürpererek, biraz isteyerek, biraz büyülü dünyanın cezbine kapılarak. Sağır kaya buradan geçeni çeker, çektiği içinde konuk edermiş geleni geçeni.
Sağır kayayı kim bilir kaçı kaç kere, kaçıncı defa sevda uğruna dolanmış kalmış, yol arkadaşlarını kaçırmıştır.Sağır kaya kaç kere dolananlara tanıklık etmiş duymamazlıktan gelmiş adına yakışanı yapmıştır.Sağır kayanın gönderdiği kaçıncı,göreceği kaç nice olaylar,hadiseler olacak.Sağır kaya ünlenen namına daha kaç nam katacak.Sağır kaya yazdıkça hikayesini kaç memlekete yayılacak.Bu yoldan kuşaktan geçenler uğramadan edemeyecek.Sağır kaya hikayesini kendince hikaye katacak.
Sağır kaya Çukurovaya inen torost geçitlerinden birinin tam ortasında duruyor. Halburdan Çınar geçidine giden yol burası. Toroslardan dağların yol veren vadilerine geçit demişler.Dar geçit,kırk geçit,ak geçit,zor geçitler bazıları.Bazen geçit demezler kızık derler. Kızık daha dar, daha kısa olanı.Bazı yerlerde boğaz derler.Daha vahşi olanı olmalı.İskender için öyle söylenir.Doğu seferine ordularıyla giderken gülek boğazından geçmiş.Sarp ve amansız yani geçit vermez vadiyi geçerken Gülek boğazının girişinde kovboya ‘’ beni buradan geçiren Allah’a hamdolsun’’kabiliden bir yazı.Bir insanın dahi geçerken iflahını söken boğazdan orduları,yükleri,ağırlıkları geçirmek beklide Çin setlerine kadar böyle dar bir geçitten geçmemiştir.
Sağır kayada çınar geçidini en zor yeride, ürperten yamaçların arasında sükunet ve itimat veren heybetiyle durur. Dururda tarihin tanığı olarak ne söyler ne haber verir. Belki de ondan mı sağır derler.
Yazın sıcaktan yaylalara göç başladımı geçitten Sağır kaya önlerinden selam durup tekmil verircesine geçilir.
Durulur,terler silinir,soluklanır,bulgur kazanı gibi kaynayan,ayran misali suyundan avuçla,bazen tıkanırcasına kana kana içilir.Gölgesinde.
Sağır kaya tarihin tanığı dedik. Öylede. Kimler geldi geçti, konakladı.Ne hayalleri sessizce gözledi.Gölgesinde oturanlardan yanık türküleri sessizce dinledi.Acılarla acındı kederlerle gamlandı mı bilinmez.Kimine sırdaş oldu sırlar duyud.Koyu gölgesinde koyulanan sohbetler oldu mu ?Dostlar halleşti mi ? Kızlar oğlanlar belleşti mi ?Gün yüklüler dertleşti mi ?Düşmanlar çatıştı mı ?Sevenler söyleşti mi ?Sağır kaya alayını görür yazar bilirde ser verip sır vermez.Kıyamet kopsa ses vermez.Görür gözlemez duyar söylemez.Sağır kaya.Sağır gibi kaya.Dağların yazdıkları yankılanmaz.Taşa vuranın tınlamaz.Bağrışın duyulmaz.Ufak bir kaya ve de sağır kaya.
Teri soğuyanlar kayanın koyu gölgesinden kalkamaz. Acelesi olanlar az eğlenir kalkarlar. Yola koyulurlar.Yol uzak,yollarda türlü türlü tuzak.Kurdu,kuşu,yılanı,çıyanı.
Sağır kaya üzerine tekerlemeler, sözler.
-Sağır kaya mısın be adam
-Sağır kaya mı oldun ses vermedin
-Seni sağır kayada satmalı
-Sağır kayayı görmemiş
-Sağır kayanın gölgesi sanki
-Sağır kaya heybetinde
Sağır kaya gelip geçenlere tecrübe kazandırır. Yenice geçenler korkulu,ürpertili hikayelerin verdiği ürperme halini yazarken,bilenlere birazda muzipçe bir eğlence çıkar.Bilenlerin bilmeyenlere oyunu başlar.
Sağır kayaya gelince mola verenler yalnızca terlerini silmez, soluklanmazlar. Acıkanlar oturur, azığında ne varsa sofra kurarlar. Kayanın dibindeki soğuk sudan yediklerine katık olsun diye içerler. Sadece sofra kurulmakla da kalmazlarmış.Kış günlerinde,serin,soğuk havalarda ısınmak için çevreden topladıkları kurular,çalı çırpılar ile ateş yakarlarmış.Kayanın tam dibini ateş sönmemek için seçerlermiş.Yakılan ateşin yakınları kayayı yalar,işleri kıvrım kıvrım yüzeye dokunarak yükselirmiş.Bu yüzden olmalı ki kaya biraz yanık ve isli yüzeyle olanları doğrular gibi.
Kaya üşümüşte ateş yakılarak ıtılmış mı ? Alev saran ateşler, kara dönen ocak misali ateşlerde kim bilir hangi duygulara dalarlar.Isınıp gevşedikçe,ıslanan elbiselerini döne döne ısıtırlarken önü ısınınca arkasını ısıtırken,önünü döne döne ısınırken buraların bir sözü buradan doğmuş olmalı.
‘’Sağır kaya dibinde önünü alaza, arkanı ayaza mı verdin’’derler
Ne vesile ile olursa olsun Sağır kaya dibinde ısınmak, eğlenmek, duraklamak hikayesi olan bir iş olurmuş.
Daha neler. Bilenler, duyanlar tekrar ederken, bilmeyenlerde uydururlar. Sağır kaya kendi yerinde sabit bir kaya iken ünü gezer dolaşır. Toros dağlarında, yaylalarında, köylerinde.
Köyden kayaya inenler yolu Sağır kayaya ulaşınca soluklanmak istediler.Yol tarafı insan,hayvan temasları neticesinde parlamış kızarmış halde.Uzaktan bakınca yanı yönü belli,yanından bakınca heybetli.Dibindeki çeşmeden kana kana su içilince kaya gölgesinde ferahlamak iyi geldi.İçlerinden büyük olan konuyu Sağır kayadan açtı.Hangi devirler gördüğünü,neler yaşadığını,nelere tanık olduğunu,kimlerin gelip geçtiğini,kimlerin konakladığını,ne mevsimler geçirdiğini … Neler neler anlatmadı ki.
Laf lafı açtıkça kayanın gölgesi ağırlaşıyor eğlendikleri yerde kalıyorlardı. Yoldaşları yeni. Merak içinde Sağır kayanın derleşen haline dalıyorlardı. Buna suyun ahenk içinde bitesiye şırıltıları,yakından uzaktan gelen kuş sesleri,serinleten vadi esintisi katılıyor dalıp gidiyorlardı.Yaşlı olanı, kaf dağının arkasında bir yermiş gibi dibinde gölgelendikleri Sağır kayayı ballandıra ballandıra anlatıyordu.
-İşte bu kaya. Bu kayanın arkasında duran biri önden ne kadar bağırırsan bağır ses duyulmaz. Ondan Sarıkaya derler.Herkes kayanın öte tarafına geçmişse duyan çıkmamıştır.
- Kayayı yeni gören boynunu kaşıyarak inanamam der gibi yapar. Biride sağa sola bakarak ufacık kayanın sihrine kafa yorar. Yaşlıca olan bastırırda bastırır.
-İnanamıyorsanız deneyin. Mukayyersiniz. Hadin bakalım.
Oturanların yürekleri artar ama öne çıkamaz, söze gelemez. Konuşan bastırır yeniden.
-Ya kortunuz. Bir de inanmıyorum dersiniz.
Nihayet birinin işgili artar. Teklife talip olur. Yapacağı iş tarif edilir kendisine. Kalkacak,kayanın arkadaşına gidecek,orda kayaya kulağını dayayacak çağırma sesini bekleyecek.Tıpkı saklambaç oyunu gibi.Saklanacak ses duymadan yerinden kalkmayacak,bağırtıyı duyunca duydum diye yerinden fırlayarak kaya gölgesi tarafına koşacak.Sesi ilk duyan edasıyla ortaya koyan bahsi kazanacak.
Cesaret ister denen şey yeni yetme yolcunun işine gelir.Kayanın arkasına geçmeye davranır.Bahsi ortaya atan,planına geri kalanları açar.Hep birden kimisi torbasını sırtlanarak,kaya gölgesinden ayrılır,hızlıca kıvrımlı vadiye dalarlar.Sular atlayarak,kayaları dolanarak,virajlar dönerek.
Kafile uzaklaşa dursun, cesaretinin hevesiyle Sağır kaya arkasına saklambaç oynar gibi koşan nefes kesilerek ses duymaya çalışır.İnsan sesi gelmez,insan sesi duyulmaz.Ormanda,geçitle her ses duyulur,kulaklarını doldurur insan sesi duyulmaz,insan sedası çınlamaz.
Sağır kayanın arkasında ses veya seda bekleyedursun kafiyle epeyce yol aşar.Bu bekleyiş sürerken insanoğlu sabırsız,bekleyemez.Kıpırdamalar başlar.Sağa sola bakar.Dayanamaz kendi bağırmaya başlar.
-Hey beni duyuyor musunuz? Kimse duymaz. Yükselen sesle bağırır.Yine duyan olmaz.Avazının çıktığı kadar bağırsa da duyan muyan olmaz.Sesi kısılınca kendide inanır.
-Demek Sağır kaya doğruymuş, sesi yutarmış.Duyan muyan olmazmış.
Sesin duyulmadığı olursa kayanın önüne geçmeye kalkınca verdiği söz aklına gelir.Söz namustur,kabilinden yerine geri oturur.Otururda ama ne olacak ? Beklemek nereye kadar ? Bu karışık hesaplaşmalar içinde iken yalnızlık ve ıssızlık korkusuda sarmaya başlar.Issız dağ başları,her çeşit sesler,vahşi hayvanlar,kurtlar,kuşlar.Korku iyice sara bedenini.Korkudan kaçmak için emin yere,kayanın ön dibine kendini ister istemez atar.Öne nasıl taşları atladığını,çalıları eğip büküp fırladığını hatırlamaz bile.Kendini kayanın dibinde bulur.Bulmasına bulur da yel mi sel mi ne olmuş,in cin yok,kimler kimsecikler yok.Sağa bakar,sola bakar,telaş basar.Yok,yok,yok.
Kandırıyorlar da Sağır kayayı kolaçan eder dolanır, kimseciklere rastlamaz. Koştukça nefes nefese kalmış,heyecan,korku,panik derken kendinden geçer.
Kimler yok. Kimsecikler yok. Aha şuradalardı. Şimdi yoklar. Yer yarıldı içine mi girdiler.Başlarına ne haller geldi.Asıl kendi başına gelmişti haberi yok.
Karmakarışık duygular omuzlarına bindi. Bindi de bindi.Sağır kayanın koyu gölgesine çömeldir,sırtını kayaya yaslar.Uzaktan kurt,çakal seslerine benzer ulumalar,çoğalan kuş sesleri,ormanın uğultu sesleri,pınardan gelen şırıltılı sesler.Etrafında dolanan sinek vızıltıları,sanki sükunete ermiş onları duyuyor,dinliyordu.