Andırın’da “ Etnoğrafya Müzesi ” Kurulması Hakkında…

Deneme

Hüsnü KARCI

ANDIRIN’DA “ETNOĞRAFYA  MÜZESİ” KURULMASI HAKKINDA…

Milletler,  geçmişe dair hafızalarını muhafaza edebildikleri sürece ‘varlıklarını’ sürdürebilirler…Siz geçmişinizi bilmezseniz, geleceğinizi asla  inşa edemezsiniz!  Kavimler, birbirleriyle olan iletişim ve alışverişlerinde keşfettikleri maddi-manevi ürünlerden kendilerine uygun gördükleri  ile  ilgilenirler Ulus devletler, siyasetlerini , (genel manada)  farklı milletlerle olan münasebetlerinde;  geçmişi baz aldıklarında, Tarih – kültür ve diğer manevi değerler;  günümüzü‘baz’  aldıklarında  ise söz konusu değerlerin üzerine koydukları  yeni – bilgi-teknoloji-  günümüz iktisadi ve sosyal yapılanmalar  üzerinden  güderler…  Geçmiş ile gelecek arasındaki bağları kuran öğeleri  ise, milletlerin koruyabildikleri; koruyarak taşıyabildikleri ‘değerler bütünüdür’

Zenginlik; sadece ‘maddi ‘imkanlarla ölçülebilir bir ‘kavram’ değildir. Tarihsel , kültürel  ve manevi  zenginlikler her zaman  ‘iktisadi’  zenginliklerin üzerinde  olduğunu tarihsel süreçler  göstermiştir.  Tersi;ni düşünürsek  ekonomik zenginliklerin temelinde de  maddi-manevi zenginlikler yatmaktadır. Ancak; söz konusu   zenginliklerin beslenmesi açısından  ekonomik zenginliklerin de önemli bir gereksinim olduğunu bilmeliyiz. ‘tavuk –yumurta’ misali.

Bu anlatımdan ‘maksat,’ şahsi  fikrimden hareketle, Andırın’da bir “Etnoğrafya Müzesi”nin  ” kurulması  hususudur.Fikrimi  ilk olarak Andırın Gelişim Platformu bünyesinde gündeme taşıdığımda ,  Platform başkanımız Sn.  Ahmet Narinoğlu memnuniyetle karşıladı .  Fikrimi diğer üyelerin iradesine sunarak görüşlerini aldı. Görüşler olumluydu ve hedeflerimiz arasında da  yerini aldı. “Çarpıcı ,ama  bir o kadar da heyecan verici! “ olarak değerlendirildi.

Andırın; Güneydoğu coğrafyası içerisinde yer alan , bağrında nice medeniyetleri barındıran, nice medeniyetlere geçit veren önemli bir  coğrafyadır.  İki farklı iklimi birden yaşatması,  toprağından bereket  fışkırmasını  ve doğal  artı değerler olarak algılayabiliriz. Tabiat güzelliklerini  bir tarafa bırakırsak, Etnik kökenler anlamında ; Yörük, Avşar, Kürt ve Kafkas kökenli  vatandaşların bir arada  mutlu bir şekilde  yaşadığı  ender  yerleşkelerden biridir diyebilirim. Andırın,  bu manada, ‘Prototip’ olarak  değerlendirilebilir…Bu sebeple ‘Andırın  merkezli ‘ yakın coğrafyalardaki alanları da kapsayan  bir  uygulamayla, geleneksel değerler bütününün korunması, yaşatılması ve taşınması açısından  böylesi bir müzeye ihtiyaç duyulması  gerektiği  kanaatini taşımaktayım. Bu önerim, asla “lüks “olarak düşünülmemeli. Hatta, “her ilde, her ilçede, her köyde olmalı. ‘Çağdaş anlayışı’  böyle algılamalıyız.‘  diye düşünüyorum. Fikrim,’  elbette ki   tartışmaya açıktır…

Müze ile  birlikte, bir  kütüphanenin oluşturulmasına  da gereksinim  vardır.’ Sözlü kültürlerin yazılı olarak kayda geçirilmesi, yazılı ve basılı eserlerin derlenerek muhafaza edilmesi ‘ bakımından Kültürel anlamda  zengin bir millet olduğumuzun malumundan hareketle, belgeler-bulgular ışığında bağrından nice ozanlar çıkarmış, nice destanları dilden dile taşımış,  nice  hikayeler,  masallar, ninniler  üretmiş-üretmeye devam eden ender bir millet  olduğumuzun daha iyi idrakine varmış oluruz.

‘kültürel karşılaştırmalar yapmak’ adına, coğrafyamızda varlıklarını sürdürmüş başka medeniyetlere ait kalıntıların da  bir araya getirilmesinde pay sahibi olabiliriz, bilim adalarının veri toplamadaki çabalarına da.

Müze ve kütüphanenin kurulması için maddi-manevi bir takım desteklere ihtiyaç vardır.  Andırın’da faaliyet gösteren bazı kamu kurum ve kuruluşların desteği alınabilir. Örneğin:  Arsası, Orman Bölge Müdürlüğünce Sütçü İmam Üniversitesi’ne tahsis edilen , üzerine  Meslek Yüksek Okulu inşa edilecek Kurucova ‘daki  fiziki mekan içerisinde, eğer uygunluğu varsa  söz konusu Müzeyi  de yerleştirebiliriz. Değilse;  bir ‘orman müzesi’ kurulumunu da hesaba katarak  Etnoğrafya Müzesi ve kütüphane de anılan yapı içerisinde yer alabilir.

Değerli  Orman Bölge Müdürümüz Halill Coşkun Beyin böylesi  hayırlı teşebbüslere arka çıktığını /çıkacağına hepimiz kaaniyiz. Elbette kolay kotarılabilecek  biri girişim değildir.  “Bir elin nesi var, iki elin sesi var” misali,  atalarımızın  çeşitli tarihlerde düşmanlarına karşı, şartlar gereği,  bazı imkansızlıkla rağmen nice  kahramanlıklar gösterdiklerini, şanlı-onurlu destanlar yazdıklarını  hepimiz biliyorsak , bu hayırlı düşüncenin hayata geçirilmesi hususunda  yeni nesiller olarak aynı kahramanlığı gösterebileceğimize  dair inancımızın  tam olduğunu söyleyebilirim. Yeter ki  hemşerilerimiz teşebbüslerin ‘hayırlara’ vesile olabileceklerine  inansınlar.  Şu an, dünyada kültür savaşları yaşanmaktadır! Adına ‘post-modern savaş’ diyebiliriz. Maalesef bizim ülkemiz de bu akımın ‘yaman tesirleri  altına girmiş bulunmaktadır.  Kültürel  manada karşı önlemler alınmazsa, bizden sonraki nesillerin ne halde olabileceğini düşünmek bile istemiyorum.

Tarihsel ve kültürel değerlerin ilgisizlikler yüzünden yavaş yavaş elimizden kayıp gittiğine şahit olmaktayız.  Diğer milletlerin söz konusu değerlerin kıymetini bilip, elde etmek için nice çabalar gösterdiklerini de bilmekteyiz. Örneklendirmek gerekirse; maalesef burada, benim gibi duyarlı insanların  da içini acıtan  bir durumu  aktarmadan geçemeyeceğim:

Malum durum;  tarihsel miraslarımızın olduğu kadar, kültürel miraslarımızın da içeriden ve dışarıdan gelen  bazı uyanık tüccarların  yöremizdeki  köyleri dolaşarak   dedelerimizin-ninelerimizin  üzerlerinde geleneksel motifler nakşettikleri, kök boya ile boyadıkları  el tezgahlarında  dokudukları el  emeği , göz nuru yıllanmış  heybe-halı – kilim; bakır, ağaç demir  vb.  kullanım eşyalarını  alıp,  çok yüksek değerlerde sattıklarını;  karşılığında ise,   ileriki zamanlarda ‘hiçbir değer ifade etmeyecek ;’ ancak,  günlük kullanımlarda  işe yarayabilen; eskidiğinde ise kaldırılıp atılacak olan makine  halıları vermeleridir! İ Ayrıca; söz konusu uyanık tüccarların ticaret anlayışı gereği,  saf ve temiz kalabilen Anadolu köylüsü aldatılmaktadırlar. Kültürel mirasların el değiştirmesi ise işin önemli bir boyutunu teşkil etmektedir.

Hal böyle olunca, bir vatandaş olarak herkesi n vatandaşlık bilincini hatırlamalarını, vatan topraklarının korunması adına üzerimize düşen görevleri yerine getirmelerini  hatırlatmak  istiyorum!

Hemşerilerimizin; çocuklarımızın geleceği adına, coğrafyamızı olduğu kadar, farklı niteliklerdeki  değerlerin   (sosyal-kültürel ve diğer moral değerlerimizin) yaşatılması adına,  vatandaşlık  bilinciyle, Akli- vicdani sorumluluklarımızı bilerek, böylesi çalışmalara bir fiil katılarak destek vermelerini önemsiyoruz.

Kadim toprağın,  üzerinde yaşayan kadim insanlarımızın   bu bilinci taşıdığı inancıyla, selam ve sevgilerimi sunuyorum!..