Andırın Çete Örgütlenmesi ve Ağıtlarda Kalanlar

Tarih

İsmail ARSLAN

ANDIRIN ÇETE ÖRGÜTLENMESİ VE AĞITLARDA KALANLAR

Asya’nın zenginliklerini Avrupa’ya taşımak için Akdeniz’e uzanan tarihi kervan yolu, Akyol, Andırın’dan geçmekteydi. Andırın sınırları içinde, ticaret kervanlarının güvenliğini sağlamak adına yapılmış,yol güzergahına hakim, irili ufaklı 17 kale vardır.  Akyol, Fırkayı Islahiye öncesinde, konar-göçer Türkmen aşiretleri döneminde, Çukurova’yı  Uzunyayla’ya bağlayan göç yolu olarak da bilinir.Milli Mücadele döneminde, özellikle Çukurova’nın kurtarılması için çete örgütlenmesinin yapıldığı Andırın,  konum itibari ile jeostratejik bir öneme sahiptir.

Tarihte denizci kavimlerin gemi yapımında kullandıkları ve Ceyhan Nehri üzerinden Salla Akdeniz’e taşıdıkları Sedir ormanları, Andırın’dadır. Bağdat ve Hicaz Demiryolu’nun yakıt ihtiyacını karşılayan kereste ve odunların Andırın ormanlarından karşılandığını elimizde bulunan arşiv evraklarından anlıyoruz.

Ermeniler için düşler ülkesi sayılan Çukurova’nın,o günkü adıyla Kilikya Ermeni Kırallığının son kıralı VI. Leon,1375 yılında  Memlük Türkleri tarafından , Andırın’a bağlı Geben kalesinde  yakalanarak Kahire’ye götürülür. Leon’un  Geben’de yakalanmasıyla, Çukurova Ermeni Krallığı düşü sona erse de Ermeniler,hayallerine son darbenin vurulduğu Andırın’ı ve Geben ‘i unutmazlar.Ne mi yaparlar?  Ağıtlardan soralım.

Yıl 1895, Geben, Sisne ve çevre köylerindeki Ermeniler, Zeytin’den aldıkları güçle bu kez daha bir acımasız çullanmıştır Geben üstüne. Öldürdükleri onca insandan sonra, seçtikleri 7 gelini de alıp gitmişlerdir. Bir gün sonra dağda ölüleri bulunan gelinler, salla köye getirilip yan yana yatırılmıştır- ki o anda unutulmaz bir dram gerçekleşir.Öldürülen gelinlerden birinin  bebeği, emekleyerek yan yana yatanlar arasından kendi anasını bulur, iki günün açlığı ve özlemiyle, emmeye başlar. Gerisini ağıtlardan dinleyelim.

Akşamınan bir yel esti

Yatsıyınan gavur bastı

İnsafı yok kara gavur

Yedi gelin birden kesti

Aldım geldim bebek seni

Yeşilyurdun yakasından

Elleri emmeyen bebek

Bildin’mana kokusundan.

Yıl 1910 , Ermeni baskınlarından yılan Andırınlıların  Mustantık’ı Abazaoğlu Durdu Bey’in evi de Geben’dedir.Durdu Bey,Geben,Sisne ve bunduk yöresinde bulunan ve çevre köylere sürekli baskınlar yapan Ermenilerin Zeytin’deki Ermenilerin yanında ikametleri için İstanbul hükümetine rapor ve dilekçe gönderir.Bunu duyan Ermeni çeteleri, Geben’i basar,bir çok insanla birlikte Abazoğlu Durdu Bey’i de öldürdükten sonra, gözlerini kama ile oyarlar.

Ağıtlarda kalanlara bakalım

Evinde yeşil sandığı

İçinde altın fındığı

İstanbul’a haber vermiş

Hükümetin mustantığı

Andırın’ın altı bayır

Tüfek öter cayır cayır

Çiçekliler yok muyudu

Andırın’ı aldı gavur

 

Hota Durdu Bey’im hota

Silkinir de biner ata

Öldürmüşler Durdu Bey’i

Süngüyünen dürte dürte

Öldüğünü beyler duymuş

Asbabını gavur almış

Gavurumuş gavur düşman

Gözün gamayınan oymuş

 

Yıl 1919, Osman Tufan Paşa’nın deyimiyle Andırın,konum olarak Çukurova’nın karnına bir süngü gibi saplanmıştır.Sınır komşuları olan Maraş,Osmaniye,Düziçi,Kadirli,Kozan,Feke, Saimbeyli (Haçın)  işgal altındadır.Yerli Ermenilerden çok çekmiş olan Andırın’a şimdilik Fransız askeri ayak basmamış olsa da  eli kulağındadır. Kaldı ki işgalciler yalnızca Fransızlar değil, Fransız destekli Ermeni çeteleri de vardır. Endişe ve yılgınlık, bir karakuş, bir zulüm, bir illet gibi çullanmıştır halkın üstüne. Kul bunalmayınca Hızır yetişmez denir ya, işte öylesine yetişir 1920 yılının ilk aylarında bir kurtarıcı Andırın köylüklerine.

Dağlar kar, memleket işgal altındayken Aşağı Andırın’da Yaycıoğlu İbrahim Ağa’nın odasına üç Tanrı misafiri gelir. Gelenlerden biri Kozan eşrafından Kurdoğlu Hulusi Bey - ki Ağa odasında daha önce de kalmıştır.Birisi de Feke taraflarından eşkıya Arap Ali’dir. Üçüncü konuk ise kendini Hafız Bekir olarak tanıtan gariban bir Tanrı misafiridir.Konukluğun sabahında, Kurtoğlu Hulusi ve Arap Ali, heybelerindeki Kuvva-yı Milliye bildirileri ve İrade-i Milliye gazeteleri ile memleketlerine uğurlanırlar. Kimselerin tanımadığı Hafız Bekir, Ağa odasının ve Andırınlıların  müdavim konuğudur. Gelenektir, konuğa nerden gelip nereye gittiği ve ne zaman gideceği sorulmaz. O Tanrı misafiridir, atına arpa, kendisine şekerli kahve verilir.

Gizemli konuk, Sıvas’ta Mustafa Kemal  tarafından Çukurova’nın Doğu Kilikya bölgesini yani Seyhan Nehri’nden başlayarak tüm doğu Çukurova’yı kurtarmak için görevlendirilmiş , Üsküp doğumlu Yüzbaşı Osman Tufan’dır.Görevi gizlidir.  Kayseri Develi’den satın aldığı Maraş abası, Tomarza şalvarı giyitleri ile kendini yerli halka benzetmiştir. Bir atı ve  beylik tabancasından başka görünürde bir varlığı yoktur. Özel eşyalarının bulunduğu tahta bavulunu, Develi’de Kamberli Osman Efendi’ye emanet bırakmıştır. Bilip tanımadığı bir bölgede, kendisini  bir top ışık gibi bir bilinmez karanlığa savurmuştur. Balkanlarda kalmış memleketi Üsküp nere, Andırın nere? Yalnız kendisi miydi bu kavganın ışıkları. Maraş’a Kılıç Ali, Antep’e Şahin, Düziçi taraflarına Yörük Selim, Çukurova’ya Kozanoğlu Doğan, Batı Çukurova’ya Tekelioğlu Sinan,  Mustafa Kemal’ce verilen nam -ı müstearlarıyla salınmamışlar mıydı güney illerini kurtarmak için? İşte kendisi de Aydınlıoğlu Tufan adıyla salınmıştı bereketli Çukurova’nın  karnına  kama gibi saplanan Andırın düzüne.En büyük gücü ve en büyük varlığı, zulasında kutsal bir sır olarak  taşıdığı Heyeti Temsiliye tarafından verilmiş  özel yetki belgesiydi.

 

Kadirli ve Kozan’da bulunan işgal komutanları ve yerli işbirlikçiler, her tarafta bulundurdukları adamlarıyla kimseye göz açtırmıyorlar, nerede ne olmuşsa haber alıyorlardı. O nedenle Osman Tufan, kendisini Hafız Bekir adıyla tanıtıyor, ferasetle etrafı tanımaya çalışıyor, Mustafa Kemal’in verdiği talimatlar doğrultusunda işgal alanlarında bulunan yurtseverlerle haberleşme olanakları bulmaya çalışıyordu.

Maraş’ta  çete savaşı çoktan başlamıştır. Evinde konuk olduğu yörenin en itibarlı ağası İbrahim Yaycıoğlu’nun damadı Hacı Evliya Efendi, Maraş’ta Ermenilerle girdiği bir sokak çatışmasında şehit düşmüştür. Damat Evliya Efendi’nin şehitlik haberi, yalnızca  Yaycıoğlu ailesinde değil, tüm Andırın’da dehşet ve öfkeyle karşılanır. Ağa odasında artık her gün ne yapılması gerektiği  konuşulmakta, bir çare, çözüm yolu aranmaktayken, olanlar olur. O Maraş abası ve Tomarza şalvarı giyimli halim salim  Tanrı misafiri gariban Hafız Bekir, yerinden doğrulur ve adeta devleşir. Beklenen Hızır yetişmiştir. Zulasındaki Heyeti Temsiliye’nin verdiği Mustafa Kemal imzalı yetki belgesini göstererek, umudun bitmediğini, memleketin sahipsiz olmadığını, yakında kırk bin kişilik  Yeşil Ordunun Düldül Dağlarının arkasından İşgal altındaki Çukurova’yı kurtarmak için bu topraklara geleceğini, buraya öncü olarak gönderildiğini duyurur. Kendisinin bu güne kadar bilindiği gibi Hafız Bekir olmayıp,  Aydınlıoğlu Yüzbaşı Osman Tufan olduğunu açıklar. Orada bulunanlar sevinç ve gözyaşı içinde birbirlerine ve genç Osman Tufan ‘ın eline sarılarak, emrine hazır olduğunu söylerler.

Kırk bin kişilik Tufan Ordusu gelecek, demiş olsa da  öyle bir ordunun olmadığı gerçeğini yalnız kendisi bilmektedir. General Osman Tufan, anılarını yazdığı,Kozan Mutasarrıflığı ve Mülhakatının Kurtuluşu,adlı kitabında ,bu sırrı yalnızca, sırdaşımdı, dediği Bölük kumandanı Yaycıoğlu Ali Ağa ile paylaştığını söyler.  Ne yapılacaksa orada bulunan yoksul halkın kendi öz gücüyle yapılacaktır.O nedenle de cesaretten öte feraset gerekiyordu.

Balkan savaşlarından, Edirne’ye giren Harekat ordusundan, Irak cephelerinden,Rauf Orbay’la birlikte yola çıktıkları Ege Örgütlemelerinden; Amasya’dan Erzurum’a,Erzurum’dan Sıvas’a  varan Anadolu’daki örgütleme süreçlerinde, Mustafa Kemal’le birlikteydi ve deneyimliydi.Ancak Osman Tufan,tanımadığı bir bölgede, elindeki sıfır güçle yoksul halktan nasıl bir çete oluşturacak ve Çukurova’yı nasıl kurtaracaktı ?

Osman Tufan, aklını, bilgisini, cesaretini ve ferasetini ve en önemlisi  de vatan sevgisini kullanarak ,yöre halkını, bilinçlendirdi, kurtuluşa inandırdı, güven verdi, örgütledi.Emrinde askeri ve silahı olmadığı halde bu işi nasıl mı başardı Osman Tufan : Sıvas’ta yabancı gazetecinin Mustafa Kemal’e ,ordunuz yok, silahınız yok,cephaneniz yok, halk yokluk içinde ,buraya gelirken sokakta yalın ayak gezenleri gördüm, başkasının yardımı olmadan siz bu ülkeyi nasıl kurtaracaksınız ? dediğinde Mustafa Kemal: Ordu yok, kurulur, para yok, bulunur, silah yok, alınır,söz konusu vatansa gerisi teferruattır, dediğinde, Osman Tufan Sıvas’tadır ve konuşmanın şahididir.O da aynı inanç ve kararlılık içindedir. Söz konusu vatan olunca:

Andırın’ın sözüne itibar edilen, güvenilir ağalarını, eşrafını, müderrisini, mütegallibesini davaya ve kurtuluş azmine inandırır.  Resmi kayıtlara geçen şu örgütlenmeyi yapar.

 

 

Doğu Klikya Kumandanı

Aydınlıoğlu Tufan

 

Gurup Kumandanı

Yaycıoğlu İbrahim Ağa

 

Birinci Bölük K.

Abazaoğlu Abdurrahman

 

İkinci Bölük K.

Yaycıoğlu Ali Ağa

 

Üçüncü Bölük k.

Zülfikaroğlu Hacı Bey

 

Dördüncü Bölük K.

Bayazıtoğlu Musa Bey

 

Beşinci Bölük Komutanı

Yüzbaşı Şakir Bozdoğan

 

İaşe işleri

İaşe işleri Reisi: Nebi Efendi

 

İaşe Memurları: Süleyman Tecirlioğlu, Ahmet Tecirlioğlu, Kenan Efendi  (Kayran),Bekir Ağa(Berker), Bursalı Hacı Çavuş, Derviş Efendi, Gürcüoğlu Hasan, Hacı Karamaça,

Merkez Sevkiyat:Süleyman Ağa (Yaycıoğlu),

Sıhiye Heyeti: Halil Çavuş ve elemanları.

Tabur ağarlığı : Abdil Ağa (Gökahmetoğlu)

Takım Kumandanları: Balklı Celil Hoca, Sarıfakı Ahmet Hoca, Kabaağaçlı Ahmetçik İbrahim,

Süvari Takımı : Erzinlioğlu Ali Kahya

Andırın çetebaşılardan diğerleri:

Tufan Paşa’nın sancaktarı Akifiyeli Çerkez Uzun Salih, Kümbetirli Üzeyir Ağa, Çerkez Nuri Çavuş,Abazalı Mehmet Ağa,  Araboğlu Süleyman (Rişvanoğlu),Turabi Garip,Muhtar Ali,Bekir Ali, Mulla Osman, Pehlivan Ağa.

Yukarıdaki örgütlemeden sonra yapılması gereken ilk iş, elde bulunan çete ,silah ve at sayısının tesbitiydi. Bölük komutanlarının her biri, atlı, yaya ve silahlılardan  oluşan 100’er kişi peydahlayacaktı.  Rekabet içinde olan Andırın Ağaları, mahçup olmamak ve aşağı kalmamak için gayret içindeydiler.Andırın’da birşeryler döndüğü duyumunu alan İşgal komutanı Tayarda ve Mösyü Subi, ajanları aracılığı ile bilgi topluyorlardı.Onları kuşkulandırmamak gerekiyordu. O nedenle mevcut silahları ve silahlı kişileri tespit için, Ağa’nın çeltiğine domuz dadanmış, sürek avı yapılacak, elinde silahı olan silahıyla, olmayanlar kıva ve ava katılmak üzere Kesim köyünde toplansın, haberi gönderilir. Sürek avına katılanlar, bölük komutanlarınca çete örgütlenmesine kazandırılır.

Osman Tufan, Ağa odasında bulunanları heveslendirmek için, İşgal komutanı Tayarda’nın atını almış olsak ,itibarlı konuk Müderris Hacı Ahmet Efendi’ye, Nürpet Komutanının atını da Ali Ağa’ya verirdim,der. Ali Ağa, akıl eder ve bir gün sonra çeteleriyle Nürpet karakoluna baskın yapar.karakol komutanı canını ve atını kurtarır, kaçar .Jandarmala,r atlarıyla karargahın  kurulduğu Andırı’ın  Kesim  köyüne getirilir. Bu baskını duyan işgal bölgesindeki  karakollarda bulunan Türk jandarmalar, gönüllü olarak silahları ile birlikte Osman Tufan kuvvetlerine katılır. Serezli Hüseyin Çavuş komutasındaki 20 kişilik gönüllü jandarma, Osman Tufan’ın emrinde eğitimli ve çekirdek ilk vurucu gücü oluşturur.

O günlerde,  Çukurova’dan Osman Tufan’a raporlar gönderen Sarıbahçeli Ahmet Ağa, Fransızlar tarafından yakalanır ve asılmak üzere Ceyhan’a götürülürken Arkadaşı Avcı Mehmet tarafından kurtarılır. İki Fransız  askeri yaralanır, gerisi kaçar. Andırın’a sığınan Ahmet Ağa’nın ailesinin işgal alanından çıkartılması gerekmektedir. Durumun aciliyetini bilen Osman Tufan, Bayraktarı Uzun Salih, Serezli Hüseyin Çavuş, Muhtar Ali , Pehlivan Ağa, Avluklu Ahmet Torun’u görevlendirir. Canları pahasına da olsa Sarıbahçeli Ahmet Ağa’nın eşi ve çocukları kurtarılacak, Fransız karakolları basılacak , silahlarına el konulacak, telgraf telleri kesilecek, Fransız karakollarında görev yapan Türk, Çerkez ve Kürt jandarmalar Andırın’a getirilip çetelere katılması sağlanacaktır,emrini verir.

İşgal alanına dalan Andırın fedaileri, üç- beş gün sonra, Ahmet Ağa’nın ailesini kurtarmış,telgraf tellerini kesmiş,karakolları basmış olarak,  on deve yükü silah ve cephane ile geri dönerler Bu baskın Çukurova ve Andırın’da düşmana korku, halka cesaret ve umut vermiştir. Andırın çeteleri, Maraş-Antep işgal güçlerine silah, cephane ve erzak götüren tren yolunu da Yarbaşı’nda bozarak, ulaşımı engeller. Kozan’dan Haçın Ermenilerine silah ve cephane taşıyan 92 katırlık ikmal kolu, Osman Tufan’ın yönlendirdiği 30 kişilik Deli Hacı Ağa çetesi ve yöre halkının katkısıyla Kargapazarı düzünde vurulur.

Andırın’ da  oluşturulan çete bölükleri, Yüzbaşı Osman Tufan komutasında sürekli eğitime tabi tutulur.Çeteye katılanların çoğu kendi silahını kendileri bulur.Yörenin ileri gelen müderris ve din adamları , vatanın kurtuluşu için öküzünü satıp silah almak en büyük ibadettir,fetvasını verirler.Çetelerin kıyafetleri yörenin yerli kıyafeti olan aba,şalvar ve çarıktır.Kumandanların rütbesi mermidir.Takım komutanının döşünün üzerinde bir mermi,bölük komutanlarında iki,gurup komutanında üç mermi vardır.

Çetelerin yemekleri halktan toplanan erzaklardan toplu karavana şeklinde verilmektedir.Yerli çeteler kendi evinde yatmaktadır. Yaycıoğlu İbrahim Ağa’nın dağarcığında bulunan bir çok belge ve kayıtlardan ikisini örnek olarak bilginize sunmak isterim.

 

BELGE  93

Andırın Grup Kumandanı Yaycıoğlu İbrahim Ağa’ya

Andırın nahiyesinde Kuvayı Milliye için bağış kampanyasında 15.4.1920 de toplanan bağışların listesidir

3281  şinik buğday

65 adet sığır

512 adet davar

520 şinik arpa

66 adet çuval

16 dirgen

19 helke

280 kaşık

12 kazma

10 kürek

29 çuval çadır

21 adet karavana

649 kıyye yağ

Canıyla çete örgütlenmesine katılan Andırın halkı, sofrasındaki son lokmayı da  ortaya koyar, kuvayı Milliyeye verir. Bu özveriden duygulanan Osman Tufan, Andırın Grup komutanlığına duygularını şu notla bildirir.

 

BELGE  94

Andırın Grup Kumandanlığına

Andırın yöresinin vatanperver insanları tarafından Kuvayı Milliyenin iaşe ve diğer ihtiyaçlarına sarf edilmek üzere teberru ettikleri eşya ve erzakın miktarı yukarda yazılmıştır. Küçük bir miktarda büyük bir kıymette verilen iaşe hamiyetli ahalimizin, vatan yolunda can ve mallarını feda edeceklerine büyük bir misal göstermiştir.Bu mıntıka insanlarını takdire şayan gördüm.Bütün dindaşlarımıza bu numunei hamiyeti ilan ediyorum.    ( 15 Nisan 1920)

 

TUFAN

Kayıtlara geçmesi için toplanan yardımların sarfına ilişkin belgeyi de İbrahim  Ağa arşivinden sunmak isterim.

 

BELGE : 58

Geçen sene Andırın Kuvayı Milliyesi iaşesine Sarf edilen Meblağın Beyanıdır. (1920 yılı kastediliyor)

Para  kuruş  Bakiye Fiyatı

630    15            42

1600 arpa kırat-Artık Hasan’ın oğullarından Maraş harbinde posta neferine verilen

30 Asker için buğday eleyen hademe kadına verilen

200  on kıyye tütün Maraş’ta Yörük Selim Bey’e Yaycızade Süleyman ağa yedi ile gönderilen

175 kıyye tuz Kars’tan gelenin

800  200 fişek için Çardak Çerkezlerine, 4 kuruştan alınan

3200 kırat arpa .Kızıklı Hasan’ın oğlundan süvari efradı için

60 ..6 kilo pirinç 10 kuruştan Kars (Kadirli) jandarmalarına çorbalık

1837 …100 adet Çardaklı Çeçenlerden alınan

750 … 15 kıyye yağ ,Darendeli Nuri Efendi

240… Haruniye’ye asker geçerken Ali Ağa’nın

1200…Cephaneler için gönderilmiş Maraş mekkarelerine verilen

22 Maraş’tan cephane ve mavzer mekkarecilere verilen

30…K. Milliye Komutanı Musa Bey’e verilen

350 …100 kıyye tuz Darendelilerden

50… 5 kilo jandarmalara mübaya edilen

20 Artık Hasan’ın oğluna verilen mıh parası

195… fırıncı hademesine verilen

1940… Maraş’tan gelen yük kirası

58 … Bayrak yapmak için bez

84… Asker için

!2…Buğday

20…10 kıyye soğan bedeli verilen

13…4 kırat bir tas arpa bedeline verilen

22…7 kırat arpa bedeli

480.. 16 kırat arpanın

36…7 kıyye 100 dirhem yağ bedeli

6… Buğday temizleyen avratlara verilen

640 ..Hasan Efendi’den ve İshak Kahya’dan alınan arpa bedeli

100…Ali Kahya’ya verilen 2 kıyye yağ bedeli

8650.. Ali Ağa’dan alınan 10 kırat buğday

320.. Develerden nakil

60… iki kırat arpa müfrezelere

25… Geben Müfrezesi geldiğinde alınan 150 dirhem yağ

195… fırıncılara on beş

1320..yirmi iki kırat buğday bedeli

840.. keza on dört buçuk kırat buğday

320 …100 adet Alman Fişeğine verilen

320…Yüz kırat arpa bedeline verilen

160..Çerkez Salih Efendi’nin getirdiği fişek

30 Şakir Bozdoğan Efendi’nin mekkare hayvanları

45.. Defa bayrak bedeline verilen

75..iki buçuk kırat arpa bedeli İsa Kahya’ya verilen

160 ..Kars’a hareket ederken Kuvayı Milliye Bölük K.Hacı Bey’e verilen arpa bedeli

150.. Tuza verilen

50 Kars’ta tüfek askerine verilen

255 Bölük komutanı Musa Bey’e Ali Ağa’ya şeker sabun bedeli

75..iki bölük…

50 Kağıt ve zarf bedeline verilen

40..Kars’ta hastanede bulunan efradın defterini yapmak için kağıt bedeli

Kars’ta bulunan Andırın Kuvayı Milliyesine aşı Ali’nin…

100..Ali Ağa’ya Çukurköprü’ye gönderilen Kağıt ve zarf bedeline

100..İkinci bölük eminine

800.. İkinci defa Kuvayi Milliye grubuna verilen

60..Kuvayı Milliye Bölük komutanı Hacı Bey’e verilen

54.. Grup için kağıt ve zarf bedeli

300…Andırın’da Kuvayı Milliye uyuz illetine müptela olanların tedavisi için ilaç bedeli.

15.. Musa Bey’e kağıt bedeline

80..Şeker kahve bedeli

500.. Musa Bey’in Kuvayı milliye için aldığı davar badeline verilen

 

BELGE :58             (30 Eylül 1920)

Kuvayı milliye efrat ve hayvanlarının iyaşe ve ihtiyacı sairelerine malumatları tahtında sarf edilmiş olmakla işbu defter ziri bittetkik Yaycızade İbrahim Ağa yedine verilmiştir.

Aşağı Andırın Heyeti İdare Reisi

Aza Ali  Aza Musa  Aza Ali Katip

Yukarda listede görülen sarfiyat gözden geçirilmek üzere Yaycızade İbrahim Ağa’ya teslim edilmiştir.

Halkın bu vatanı kurtarmak için neler verdiğini ve o verilenlerin nerelere hangi titizlikle sarf edildiğini yukarıdaki belgelerden anlıyoruz.

Andırın’da kurulan çeteler, Zülfikaroğlu Hacı Bey Bölüğü ile Osman Tufan komutasında Haruniye-Düziçi çarpışmalarına katılmıştır. Kadirli’nin  savaşsız boşaltılması için şöyle bir mizansen hazırlanır:Kadirli ve Kozan işgal komutanlığınca Andırın’da çete örgütlemesi yapıldığı duyumu alınmıştır.Kırk bin kişilik yeşil ordudan da söz edilmektedir.Bu söylentinin gerçek mi yoksa psikolojik bir taktik mi olduğu konusunda bilgiye ihtiyaçları vardır. Andırın’la Kadirli’yi ayıran sınır Keşiş çayı çok az yerden geçit vermektedir –ki oralara da Fransızlar karakollar kurmuşlardır.Çukurova’dan Andırın’a gelip giden işgalcilerin kontrolündedir.Sınır karakollarından yapılan izleme ve gözlemeler sonucunda işgal kuvvetlerine verilen raporda Andırın düzü hava karardıktan sonra hareketlenmekte ve kıpır kıpır binlerce asker kaynaşmaktadır. Andırınlılar bu algıyı oluşturmak için akşamları her yerde ateşler yakmakta, ne kadar hayvanları varsa onların boynuzlarına,sırtlarına çam ve çıralar bağlayarak dolaştırmakta ,hareket halindeki binlerce hayvanın gece uzaktan görünüşü İşgal komutanının önüne konulan , on binlerce askerin Andırın düzünde bulunduğu, raporuna dönüşmektedir.Durumun gerçek olup olmadığını anlamak için Tayarda Yakın dostu ve Yaycıoğlu İbrahim Ağa’nın da bacanağı sayılan Darendeli Mustafa Ağa’yı Andırın’ın Kesim köyüne gönderir.

Kadirli tarafından kimselerin gelemediği bu dönemde Mustafa Ağa’nın istediği zaman elini kolunu sallayarak Andırın’a gelmesinden Osman Tufan işgillenir ve kanaatını Sırdaşım dediği Yaycıoğlu Ali Ağa ile paylaşır. Ali Ağa’da aynı kanattadır.O zaman ava çıkan avlanmalıdır ki işte tarihi kurgulama o anda yapılır. Yörede kimsenin bilip tanımadığı iki kişi bulunur, bunlara askeri kıyafet giydirilir ve at koşumları ordu malı nizamındadır. Yeşil Ordu komutanının ağzıyla şöyle bir mektup yazılır ve çok uzaklardan geliyormuş gibi ter ve kar içinde mektubun Osman Tufan’a verilmesi istenir.İşi Ali ağa organize eder.

Karargah olarak kullanılan Ağa odasındaki sohbette Tayar’danın ajanı Darendeli Mustafa Ağa’da vardır. Mustafa Ağa, söze girer ve yapılanları küçümseyerek “Teh!.. şimdi siz koskoca Fransız ordusuyla başa mı çıkacaksınız, Fransızlar gelirse sizleri ipe çeker,yurdunuza da arpa eker.” der demez bir köşede sessizce oturan Osman Tufan, Maraş Abasının altında gizlediği tabancasını çekerek yerinden ok gibi fırlar ve tabancayı, Mustafa Ağa’nın ağzına dayayarak ,aç ağzını, ağzının içinden vururum seni” diye gürler. Bu olumsuzluğun Yaycıoğlu İbrahim Ağa’yı üzeceğini düşünen hatırlı kişiler, araya girer ve daha fazla hırpalatmadan Osman Tufan’ın elinden Mustafa Ağa’yı alırlar. Canını kurtarmış olan ajanın süngüsü düşmüştür. Yaşanan olaydan sonra meclisin tadı kaçmıştır ki o anda dış kapı şiddetli bir şekilde çalınır, kapıyı çalan “postaaa,Osman Tufan Hazretleri burada mı?” diye sorar ve asker selamından sonra elindeki kapalı zarfı  Osman Tufan’a verir. Odada bulunan herkes ne ola ki diye merak içindedir. Osman Tufan Mektubu sessizce okur ve yüzü ışır, sevinç içindedir,mektubu Yaycıoğlu Ali Ağa da okumaktadır- ki büyük ağabeyi ve grup komutanı Yaycıoğlu İbrahim Ağa, bu durumdan alınmıştır. Önemli şeyler oluyor, yaş ve konum olarak kendinden daha küçük kardeşi Ali Ağa okuyor da bu önemli sır kendisinden saklanıyor.Öfkeyle Ali Ağa’nın okuduğu mektubu alır ve sessizce okumaya başlar.Mektubu yarıladıktan  sonra, ayağa kalkıp bağırarak “ Ne var bunda ,neden saklıyorsunuz, işte beklediğimiz, bu değl miydi?” Diyerek mektubu odada bulunanlara sesli olarak okur.Mektupta şunlar yazılıdır:

Doğu Çukurova Bölgesi Komutanı Hafız Bekir Hazretlerine

Kırk bin kişilik süvari ve piyade kuvvetlerimle Meryemçil Belini aşarak Geben Ovasında karargah kurdum.Ağır topları Meryemçil Belinden aşırmak zor ve meşakkatli oldu.Geben Ovasında birkaç gün istirahate mecbur kalacağız.Burada soğuktan buz tuttuğu için değirmenler çalışmamaktadır.Dinlenip hazırlığımızı tamamladıktan sonra geleceğim.Biz gelinceye kadar bin çuval un,bin çadırlık kazık,bin giyim nal,yeteri kadar arpa,saman gibi ihtiyaçların teminini rica ederim.

İmza  Yeşil Ordu Komutanı Osman Tufan Paşa

 

Odadakilerde bir sevinç ve kucaklaşma olur.

Osman Tufan, o anda şu açıklamayı yapar. Arkadaşlar, çok şükür kurtulduk. Yalnız bu haberi burada bulunanlardan başka kimse bilmeyecek. Boşboğazlık eden olursa cezası idamdır.Yeşil Ordunun geldiği haberi Fransızların kulağına giderse hem tedbir alırlar,hem de silah ve cephaneliklerini kaçırırlar. Aman ha ağzınızı sıkı tutun.” Der. Orada bulunan Darendeli Mustafa Ağa’da alınan haberden sevinmiş görüntüsü verir ve bu muştuyu bir an önce Kadirli Kuvayı Milliyecilerden Müftü Efendi ile Tevfik Coşkun Bey’e ulaştırmak istediğini söyler. Buna inanmış gibi görünen Osman Tufan , haberin Fransız komutan Tayarda ‘ya ulaşacağını bilir- ki zaten amacı da odur. Gitmesine izin verilir. Mustafa Ağa haberi ve Andırın’da gördüklerini İşgal komutanlarına bildirir.

Ertesi gün Keşiş çayı boyunca Fransız karakollarına yakın yerlerde davullar çaldırılır,sinsin ateşleri yakılır,şenlikler  ve kalabalık gösteriler yapılır.Yeşil ordunun Andırın’da bulunduğuna ve Kadirli’ye yürüyeceğine inandırılan Adana işgal komutanı Bremon’dan: “Derhal Kadirli’yi tahliye ediniz” emri gelir.

Andırın’da yapılan bu mizansen ve psikolojik savaş taktiği ile Kadirli savaşsız boşaltılır. 7 Mart 1920 günü, 700 kişilik Andırın çetesi, Kadirli’ye girer..Şunu da ilave etmek zorundayım. O dönemde Tayarda dostu olan Darendeli Mustafa Ağa Kadirli’nin kurtuluşundan sonra Kuvayı Milliye hizmetinde önemli görevler yaomıştır.

Kadirli’nin boşaltılmasından sonra, sıra işgal altındaki Kozan, Feke, Saimbeyli, Ceyhan,Osmaniye gibi yerlere gelmiştir- ki bunların hepsinde Andırın çeteleri ,Osman Tufan’ın en vurucu gücü olmuştur. Andırın Çetelerine ilişkin gerçeği Yaycıoğlu İbrahim Ağa’nın dağarcığında bulunan belgelerden görelim. Aslı Osmanlıca olup Dr. Necat Yaycıoğlu tarafından Latin harflerine transkripsiyonunun yaptırıldığı belge , Osman Tufan Paşa tarafından Andırın Grup Komutanı İbrahim Yaycıoğlu’na çekilmiş bir telgraftır. Çukurova’da Karboğazı hezimetinden sonra Menil Taburu teslim alınmış ve Fransızlarla 20 günlük bir ateşkes imzalanmıştır. Bundan yararlanan Osman Tufan, aylardır cepheden cepheye koşan Andırın çetelerine hasatlarını dermeleri için bir ay izin vermiştir. Maraş çete komutanı Aslan Bey’den gelen yardım çağrısı üzerine Osman Tufan, izinli gönderdiği Andırın çetelerinin durumuna ilişkin Aslan Bey’e, Binbaşı Kozanoğlu Doğan  Bey’e ve bilgi için Andırın grup komutanı Yaycıoğlu İbrahim Ağa’ya şu telgrafı çeker:

 

BELGE:3

23.6..1920 .Tufan Bey’den Kozan

Andırın Grup Komutanı Yaycıoğlu İbrahim Ağa’ya

Bu kez de başımıza Maraş çıktı. Andırın çetelerini her yer çağırıyor.Dünyayı Andırın mı alacak? Kadirli, Kozan, Ceyhan, Osmaniye ve Haruniye. Bu kez de Islahiye. Bakalım daha başka nereye isteyecekler. Doğrusu gitmemiz uygun değildir.Kars,Kozan kuvvetlerini biliyorsunuz.Ana kuvvetimiz Andırın’dır.Buradan çekilen düşman,birkaç gün sonra yeniden Kars’a, Kozan’a saldırırsa ne yapacağız? Nitekim Ermeniler Adana dolaylarında İslam köylerini yakmaya ve yok etmeye başladılar.Şimdi kozan’da yeni örgütlenme yapıyorum.Daha aşağıya ineceğim.Sizin tarım işlerinin biraz yoluna girmesi için, Andırın çetelerini çağırmamıştım.Şimdi hemen bölük merkezlerinde bölükler toplansınlar.Yakında bir yere göndermek için haber göndereceğim.Aslan Bey’e yazdığım şifreyi hemen çekiniz. Eğer Islahıye’ye sıkı bir yardım gerekiyorsa bildirmelerini yazdım.Bu durumu Doğan Bey’den sordum.Siz Aslan Bey’den bana cevap gelinceye kadar merkezlerinizde toplu bulununuz.Tanrı göstermesin Islahiye tarafında bir bozgunluk işitirseniz o zaman yardıma koşarsınız.

Yiyecekleriniz ne durumdadır? Onlar da hazırlansın.

Telgraf tellerini kurdunuz mu? Kozan’a dek Kars’tan tamir yapıldı.Siz de yaparsınız. Kozan’dan Andırın’la görüşeceğiz.Ne kadar tele ihtiyaç varsa bildiriniz.Bölük kumandanlarına ve bütün arkadaşlara selam ederim efendim.

Kuvayı Milliye Komutanı

Tufan

İşgal sahası dışında kaldığı için Milli Mücadelenin en güçlü çete örgütlenmelerinden biri Andırın’da yapılmıştır.  Ne yazık ki Andırın çete örgütlenmesi ve Milli Mücadeleye katkısı  görmezlikten gelinmiş hak ettiği değeri bulamamıştır.

Andırın çetelerinden savaşlarda yiğitlik gösterenlerin hakkı, TBMM Meclisince verilen madalyalarda ve Andırınlılarca yakılan ağıtlarda kalmıştır.

Andırın çete örgütlemesinde bölük komutanı olan Yaycıoğlu Ali Ağa’nın ölümü üzerine uzun ağıtlar yakılmıştır .Kızı Mahire şöyle demektedir Ali Ağa için:

 

Aman söyletmeyin beni

Yaralarım gayet derin

Zafer kazanan babamın

Tarihte yerini görün.

Kozan’ın Kurtuluşu ve Ermeni Katolikos Kilisesinin alınması sonrasında Andırın çete kumandanı Musa Bey, Kozan’ı yönetmeye memur edilmiştir.  Ölümü üzerine karısı Fadime Hatun Kozan başarısına gönderme yaparak  şöyle der:

 

Bomba boynunda takılı

Süngü belinde sokulu

Beyim Manastır kralı

Katolikos ellik vekili

Bacısı Musa Bey için yaktığı ağıtta yine Kozan cephesindeki kahramanlığına gönderme yapar.

 

Çeteleri çek kardeşim

İstihkama dök kardeşim

Manastır’ın kalesine

Bayrağını dik kardeşim

 

 

Ağ kardeşim beğ kardeşim

Tufan Bey’e teğ kardeşim

Çetelerin toplanmışlar

Gururlusun öv kardeşim

Çetelerin bölük komutanı Zülfikaroğlu Hacı Bey ağıdında denir ki:

 

Patos salaktan yürüdü

Duman dağları bürüdü

Ne yatıyon vezir emmi

Düşman ayağı yürüdü.

 

Sevgili dostlar,

Günümüzde yine dağlar dumanlıdır.Şehitler adına ağıtlar yakılmaktadır. Yine iç ve dış düşman sinsi,yine  gözü  vatanımızdadır. Yatmanın değil, yekinmenin ve kuvayi Milliye ruhunda birleşmenin günüdür.