Avlamaz Durdu’ya Taşlama

Şiir

İsmail ASLAN

 

AVLAMAZ DURDU’YA  TAŞLAMA

Aşağı Andırın köylüleri sıtma, sinek  ve sarı sıcaktan kaçmak için çadırlarla yaylalara çıkardı. Yaylalar genellikle Andırın ilçesinden yukarıda bulunan, Geben, Halbur, Meryemçil, Cemel Önü, Karayuvalı, Sisne, Bunduk, Kargaçayırı, Elmadağı, Akifiye, Çokak gibi rakımı yüksek olan serin bölgelerdir.

Çukurova ve Andırın’ın sehil adı verilen sıcak köyleri, yayla mevsimini iple çeker. Harman, hasat derlenip ambarlara, kuyulara konulmuştur; serin yaylaların keyfinin çıkartılma mevsimidir. Aşağı Andırın’ın, Çukurova’nın hali vakti yerinde ağaları, beyleri yan yana çadırlar kurar, ineklerden, camuzlardan taze sütler sağılır, çadırların orta yerine herkesin gelip oturduğu oda hayması kurulur ve sohbetin koyusu orada yapılırdı. Kadınlar, imece usulü yufka ekmekler, börekler yapar, şehriye dökerler.

Evlenecek kızlar, oğlanlar görücüye çıkar, bin bir türlü oyunlar oynanır, hünerler gösterilir. Düğünler orada yapılır, halaylar çekilir, sinsinler oynanır, güreşler tutulur, ceren kovan atlarla ciride çıkılır, değnek atılır. Yaylalar allı, yeşillidir.

Fakir takımı ineğini, keçisini önüne katar yaylaya erkenden çıkar ve güz sonuna kadar da yaylada kalırdı. Varlıklı ve ağa kesimi ise evlerini yaylaya gönderse bile kışlaktaki harman-hasat işlerini bitirmeden yaylaya gelemezdi. Ağalar ancak ağustos ortasına doğru yaylaya çıkabilirdi -ki işte düğünler de o dönemde kurulur, düğünleri ağalar şenlendirirdi. Ağalardan izinsiz düğün kurmak, onları hesaba almamak, saygısızlıktı; yakışık almazdı.

1870’li yıllardır. İlçe merkezi Göksun’dur. Ora köyleri ile ilişki bu güne göre daha fazladır. Dedem Arapzade Hacı Ahmet Efendi Göksun’da mustantıktır.

Aşağı Andırın’ın Kızık Köyü'nden Avlamaz Durdu, Göksun’un Değirmendere Köyü'nden nişanladığı oğlu Ali’yi everecektir; ama düğünü başlatmak için izin alınması gereken ağalar daha yaylaya gelmemiştir. Avlamaz’ın oğlu Ali, ağa-bey tanımaz; düğün bir an önce kurulsun ister. Nşanlısı Telli Anşa’ya bir an önce kavuşmak için yanıp tutuşmakta, günler yıl geçmektedir. Durdu, yaylaya erken gelmiş olan Gökahmetoğlu’na gider ve düğün kurmak için izin ister. Gökahmetoğlu: "Ağaların tamamı gelmeden düğün kurulduğu nerde görülmüş Durdu? İcat çıkartma, ağalar gelsin, usul ve yordamına göre  yapılır." der. Orada hazır bulunan ve düğünün bir an önce kurulması için sabırsızlanan Çaylıoğlu, İbişlerden Memili, duruma itiraz ederler “Bu düğün de ağasız olsun, biz ağaların keyfini mi bekleyeceğiz?” derler. Birkaç kişi daha destek verir ve düğün kurulur.

Bir gün önceden düğün seymeni Değirmendere’ye gidecek, orada bir gece kalınacak ve yarın gelin Çinçin, Meryemçil üzerinden Kargaçayırı’na getirilecektir. Avlamaz’ın Ali’si sevdiğine kavuşmak için sabırsızlanmaktadır, her türlü hazırlığını yapmış, kıllarından tüylerinden temizlenmiştir..

Ağalar kendilerini hesaba almadan düğün kurulmasına,  çok içerler ve yaptığına pişman etmek için Avlamaz’a kurak ( plan ) kurarlar.

Gelin almaya   giden seymenlerin içinden üç kişiyi ayarlarlar ve derler ki: "Biz Çinçin belinde seymenin elinden gelini aldıracağız. Siz gece herkes uyuduktan sonra, tüfeklerin  içindeki barutları boşaltın." talimatı verirler. Ağaların seymen arasında bulunan adamları, verilen talimat üzere gece tüfeklerin içindeki barutları boşaltır.

Yarın olur, gelin bindirilir ve yola çıkılır. Gelini getiren düğün seymeninin önüne Çinçin belinde pusuda yatan  ağaların gönderdiği otuz silahlı çıkar ve gelini almak ister. Direnip silah sıkanlar olsa da barutu alınan  silahlar  patlamaz. Gelin düğün seğmeninin elinden  alınır, gizli bir yere götürülür. Bu düğün de ağasız olsun diye efelenenler, elleri boş, başları yerde ve utanarak gelirler.

Bir hafta sonra ağalar, Avlamaz Durdu’ya bir tosun kestirir ve ziyafet çektirtirler. Gelin, Avlamaz Durdu’ya geri verilir. Avlamaz'ın düştüğü durumu gören Gökahmetli’den Süleyman Gök, aşağıdaki taşlamayı söyler.

Taşlamayı Gökahmetli köyünden Adil Gök’ten derledim.

Dinle Şimdi Avlamaz’ın işini

Eli ile bağlar kendi başını

Pilavın üstünde kuzu döşünü

Yedirsen ağlara ölün mü Durdu

 

Gökahmetoğlu’nu hor görüp geçme

Konuş hanedenle sen ayrı düşme

At dev’ister diye kaygıya düşme

Soyluyu soysuzu bilin mi Durdu

 

Zülfaroğlu  şu dağların kilidi

Davet etsen o ağlar da gelirdi

Bedeninden  elli çakmakl’olurdu

O zaman gelini alırdın Durdu

 

Yayc’oğlu da  o dağların ulusu

Uğrasan alırdın sözün doğrusun

Çayl’oğlu Memili ya kimin nesi

Erkanı yolları bilin mi Durdu

 

Düştünüz mü o deyyusun fendine

İnanmayın yeminine andına

Biraz mal gerekti aldı gendine

Malıyın hesabın bilin mi Durdu

 

İsmail’in oğlu attığın almaz

Kaçar yörebe de hiç geri gelmez

Tortmuk ilaç derler orda bulunmaz

Memmed’in hilasın bilin mi Durdu

 

Çinçin Bele uğrucuğun gelmişler

Memili’ye kırk bıçakçık vurmuşlar

Tell’anşayı ellerinden almışlar

Sallanı salanlı geldin mi Durdu

 

Öttü dan davulu silah sıkıldı

Giden sağmenleri yola döküldü

Gargaçayırı’ında bayrak yıkıldı

Bu irezilliğini bilin mi Durdu

 

Kul Süleyman bunu böyle söylemiş

İnip aşkın deryasını boylamış

Oturup eteğin traş eylemiş

Çunkuruk çıkmış Avlamaz’ın Ali’si

 

 

 

 

 

 

Bedeninden elli Çakmaklı olmak: Kendi ailesinden elinde çakmaklı tüfeği olan 50 kişisi olmak.

Fendine düşmek:Tuzağına düşmek, oyununa gelmek.

Uğrucuğun gelmek:Gizlice gelmek.

Sallanı salanlı gelmek: eli boş dönmek, istediğini alamamak, burada gelini elinden aldırmak.

Cunkuruk çıkmak: Eli boş kalmak, umduğunu bulamamak, ava giderken avlanmak. (Burada, damat Ali’nin çok arzuladığı ve hazırlık yaptığı geline, Telli Ayşe’ye kavuşamamak.)