Zehrin Derman Olduğu Yerden

Deneme

Mustafa ARSLAN

 

ZEHRİN DERMAN OLDUĞU YERDEN

Anadolu Kültürler Beşiği…

Andırın,Anadolu kültüründe bir geçiş bölgesi olması hasebiyle,kültürel değişimlerin odağında yer almıştır her daim.

Çukurova’dan Toroslar’a,Toroslar’ın yalçın yamaçlarından Orta Anadolu’ya geçişlerin ortasında hep Andırın vardı.

Bu geçişlerin merkeziyetçilikten öte kültürel değişimlere ivme kazandırmış olması, Andırın’ın ne denli bir bilgi,birikim ve değerler yumağına dönüştüğünün göstergesidir.

Akdeniz meltemlerinin Çukurova düzüne yayılıp, Toroslar’ın dik yamaçlarında kesilir olması, bölgede yaşamın da kendi içinde çeşitliliğine neden olmuştur.

Yayla yaşamıyla,düzdeki yaşam kendi arasında her ne kadar çeşitlilik gösterir gibi olsa da,Andırın geçiş bölgesi olmasının meyvesini her daim toplamasını bilmiştir.

Ova kültürü ile,yayla kültürünün harmanlanarak,bir yaşam biçimine dönüştüğü Anadolu’nun ender yaşam alanlarının başında gelir Andırın.

Anadolu kültürünün bir bileşeni haline gelen doğa, tüm çıplaklığıyla var oluş savaşında bağrında sakladığı en değerli hazinelerini Andırın insanının beğenisine sunmuştur.

Bu var oluş mücadelesinde doğanın insanlığa sunduklarını en doğru bir şekilde kullanarak, kültürel değer haline getirmeyi başarabilmiştir Andırın.

Doğanın sundukları arasında olan,“TİRŞİK” zehirli bir bitki iken, Torosların yayla havasıyla, Çukurova’nın Akdeniz meltemleri eşliğinde yoğrularak,Andırın için bir kültür  hazinesi haline dönüşmüştür.

Doğanın içinde zehri ile yer bulan,işlendiği zaman ise zehirden “Derman” olan “TİRŞİK” Andırın insanının bir parçasıdır.

Zehirden dermana dönüşen “TİRŞİK”,Andırın insanının ne denli kültürüne sahip olduğunun en güzel kanıtı.

Özümüze olan bağlılığımızı,bu bağlılıktan aldığımız öz güveni,zehri bile dermana dönüştüren bir bölgenin evlatları olmaya borçlu olduğumuzun bilincindeyiz Andırın olarak.

Sırtını Toroslar’ın hırçın yamaçlarına yaslayıp, yüzünü Çukurova’nın düzüne dönüp,bir yandan kuzey rüzgarlarında çalan melodileri dinlerken,diğer yandan Akdeniz meltemlerinin,Çukurova sıcaklığında eridiğini hissetmek,bu hissiyat içinde bile özünden,özverisinden ödün vermemiş olmak,kültürümüze olan bağlılığımızdan geliyor.

Andırın Toroslar kadar hırçın,Çukurova kadar uysal olabiliyor yerine göre.Bu Andırın insanın en doğal yapısında mevcut.

Tarihi dokusuna,geçiş kültürünün en güzel esintilerini ekleyen Andırın,geçmişin en güzel değerlerini geleceğe aktarımda,yetiştirdiği evlatlarına bir nakış edasıyla işlemiş,yaşadığı coğrafyayı kültürü ile bütünleştirmeyi başarmış,bunu da nesilden nesle aktarabilmiştir.

Geçiş kültürünü kendi yaşam biçimine dönüştürüp, bundan da kendine has bir tarz yaratabilen, ve tarzı da süre gelen yaşam boyunca ödün vermeden savunan Andırın, Toroslar’ın sert savuruşlarında,hayattan kopmadan mücadele etmeyi başarmıştır.

Bireysel çırpınışların, kültürel değerlerle bezenerek yetişmiş olması, Andırın için, Andırın insanı bir  manevi huzurdur.

Yalnızlığını Toroslar’ın heybetinden, Çukurova’nın uçsuz düzlüğünden ve Akdeniz meltemleri ile kuzey rüzgârlarının çakıştığı noktada çıkan alevden alan Andırın, yetiştirdiği evlatlarının ahde vefa borcuna sadık olacağı bilincindedir her daim.

Andırın, evlatlarına tıpkı işlenen zehrin derde deva olacağını anımsattığı gibi,öze dönüşünde bir yaşam biçimi olduğunu öğretmiştir.

Bunun için,Andırın insanı tıpkı “TİRŞİK” gibi ekşi,ekşi olsa da damaklarda bıraktığı lezzet kadar aranır olmuştur çevresinde.

 

“TİRŞİK” bizim kültürümüz, başımızın tacıdır. Toroslar’ın saklı vadisinde şirin taşra kenti

Andırın, Anadolu’nun kültür beşiğinde önemli odaklardan biridir. Bu odak noktasının başmimarı da “TİRŞİK”tir.

Andırın insanını bir çatı altında toplayabilecek olan, ortak değerlerimizin bütününe hitap eden “TİRŞİK”e sahip çıktığımız vakit, Andırın’a sahip çıkmış olacağız.

Ve bundan sonraki süreçte de, Andırın insanı bir bütünün parçalarını oluşturan taşlar olarak yerine oturmuş olacaktır.

Bu,yerine oturmuş taşların hareket etme vakit geldi de geçiyor bile.

Bir geçiş bölgesinin adı olan Andırın, Seksenli yıllarda Nedim Ali Zengin’in “İkindi Yazıları”yla birlikte ülkeye mal olmuştur.

O dönemi anlatan Kamil Aydoğan ,Hece Yayınlarından çıkan “İçimizin Yıldızları” isimli eserinde şöyle bir söyleme yer vermektedir.

“İkindi Yazıları, çıktığı günden itibaren edebiyat ortamına bir canlılık getirmiş ve bu canlılık '80'li yıllar boyunca sürmüştü. Dergi, K.Maraş'ın küçük bir ilçesinde çıkıyor ve imkânları son derece sınırlı bir matbaada basılıyordu. Buna rağmen, temiz baskısı, nitelikli yazıları ve uyandırdığı heyecan ile uzak ve büyük şehirlerdeki yüzlerce kalbin ritmini değiştiriyordu. Dünyaya giden tren, o zamanlar Andırın'dan kalkıyordu. Abarttığımı sanmıyorum. Dünyanın nüfusunda o günden bugüne bir değişiklik yok: Topu topu bin kişi. Bu hareketliliğin arkasında iki kişi vardı: Kamil Aydoğan ve Nedim Ali (Allah rahmet eylesin). Ne var ki, Kamil Aydoğan Andırın'a atanmamış olsaydı, kanaatim o ki, ne İkindi Yazıları olurdu ne de Nedim Ali 'doğardı'. İkindi Yazıları, Kamil Aydoğan demektir. Derginin etrafına yaydığı heyecanın en büyük kaynağı da O'dur. tabi, Nedim Ali'nin zeki kişiliğinin hakkını yemek istemem. Nedim Ali olmasaydı İkindi Yazıları gene olmazdı. Bu da, ayrı konu”

Andırın,saklı sinesinde yetiştirdiği değerleri gün yüzüne çıkarmakta zorlanmaktadır.Bu geçmişte de böyle idi,şimdi de böyledir.

Bunun için, sahip çıkabileceğimiz bir Andırın varken ve Kamil Aydoğan’ın dediği gibi “Dünyaya giden tren,o zamanlar Andırın’dan kalkıyordu” ya işte,Kamil Aydoğan’ın Andırın’dan ayrılması ve Andırın’ın,Andırın Postasının,İkindi Yazılarının babası olan Nedim Ali gibi bir değerin Andırın’dan kopuşunun ardından o tren durmuştu.

Ne yazık ki özümüzdeki o değerler içine kapanmış,geçmişe damga vurmuş olan Andırın, geleceğe doğru atacağı adımları bile hesaplayamaz olmuştu.

O yüzden yeni bir ateş,yeni bir heyecan diye yola çıkıp,küllerinden yeniden doğup,paslı rayları üzerinde duran 80’li yılların o edebiyat trenini harekete geçirdi Andırın.

Vakit, Andırın’a,Andırınlı’ya sahip olma vakti.

Bu hareket eden tren, hayat yolunda Toroslar’ın saklı vadisini dünyaya taşıyacak.

Şirin taşra kentini dünyaya taşıyan bu trene binerken, sahip olduğumuz değerler, özümüzde var olan birliktelikler eşliğinde, geleceğimize sahip çıkacağımıza dair söz verdikten sonra binebiliriz…

Özgüveni tam, hırçınlığı Toroslar’dan,uysallığı Çukurova’dan  almış bireyler olarak,kültürüne ,değerlerine sahip olacağına,hiçbir zaman özverisinden ödün vermeyeceğine inanan,ahde vefa duygusuyla hareket edebilen,özüne bağlı,geçmişin küllerinden doğup, geleceğe emin adımlarla ilerleyebilen nesilleri yetiştirmiş,yetiştirecek olan Andırın’a sahip çıkma vaktidir şimdi…

Yola çıkan bu tren “Zehrin Derman Olduğu Yerden” sloganıyla dünyaya açıldı….