Yöresel Kelimeler

Araştırma

Mustafa ZENGİN

YÖRESEL KELİMELER

 

Abara              : Değirmene su akıtan oluk

Abbağ             : Çok beyaz

Abi                  : Ağabey.

Acar                : Yeni

Acimcik           : Çok az

Adı batası        : Domuz

Alaf şalaf          : Gerekmez ot topluluğu

Ağaz                : Hayvanların ilk sütü

Ağal                 : Bahçe ve ekin kenarını çalıyla çevirme.

Ağar                 : Ağır

Ağca                : Pamuk ipliğinden dokunan ve üzerine hassas şeyleri (bulgur, pamuk vs) sererek kurutmak için kullanılan yaygı.

Ağzıcığı yumulasıca : Ölesice

Ahacıka           : İşte

Ahancık           : İşte bu...

Akaba              : Eğim, meyil.

Alaancık          : Gittiği yeri kızartan bir karınca türü Aartı: Ayran, yoğurt ve süt için kullanılır.

Amanat            : Emanet.

Alafa gitmek     : Düşünmeden gitmek.

Alemençik        : Serçeye benzer bir kuş

Aleverti            : Boşu boşuna

Aleyciği            : Hepsi

Aleyçik            : Çadır, çadır kurulan yer.

Aleyçik            : İşçi ya da yayla çadırı

Alkış verme      : Dua etme.

Amanat            : Emanet

Anaç                : Tavuğun yaşlısı

Anaç                :Yaşı ilerlemiş,gözü açılmış

Andız               : Bir tür ağaç

Angara             : İmece.

Annac              : Karşı yamaç

Anşa                : Ayşe

Apışma            : Durup kalmak (bir durum karşısında)

Arısilli              : Tertemiz

Arnı Sakar        : Alnının ortasında beyaz

Arzılar              : Arzular.

Asbap              : Giysi, çamaşır

Aşşa                : Aşağı

Aval aval          : Şaşkın şaşkın

Avarlık             : Ticari olmayan sebze bahçesi.

Avcar               : Dolma tüfekleri atışa hazırlamak için kullanılan, kapsül, saçma, barut, kurşun vs. nin tamamına denir

Avırt                : Yanak

Avrat                : Kadın, eş, karı.

Ayam ayama dolaşıyor : Başım dönüyor, halsizim

Ayaz                : Soğuk.

Aydöşşeğe       : Bir bitki türü

Ayı tapı            : Bir bitki,eğrelti otu

Aykırı              : Tam tersi, aksi

Azarlamak        : Kızmak.

Azzık               : Yiyecek.

 

-B

Bacanak          : Hanımın kız kardeşinin kocası.

Baldır              : Bacak.

Baldırcan         : Patlıcan

Baldız              : Hanımın kız kardeşi.

Balk                : Yıldırım

Bambıl             : Kokusu kötü bir böcek.

Baştangara       : Bir çeşit serçe

Bayır                : Eğimli ve ağaçsız yer.

Bazlama           : Yufka ekmeğin biraz kalın olanı: Sıcak bazlamanın yenilmesi çok hoştur.

Bedirik             : Çeyiz anlamında kullanılan bir söz

Bel                   : Toprak kazmaya yarayan ucu sivri kürek

Belcene            : Kurutulmuş incir.

Belemek           : Sarmak.

Belleme            : Atların semer veya eğeri çıkarıldıktan sonra üşümemesi için sırtına bağlanan keçe veya kalın kumaştan örtü.

Bellemek         : Öğrenmek,  Toprağı kazmak.

Berk                : Çok sıkı, fazla..

Beşirikli           : Elinden iyi iş gelen, eline çabuk.

Beleş               : Bedava.

Bıldır               : Geçen sene

Bılız                 :Yaramaz çocuk.ermeni çocuğu

Bibi                 : Hala.

Bider               : Tohumluk

Birti                 : Biraz

Bisseel. bissehel: Biraz sonra Sen otur, baban bisseel gelir.

Bişet                : Bir şey

Bişme              : Güveç

Bişşek              : Yayıkdaki ayranı karıştırmaya yarayan çubuk.

Biyaktan          : Az önce

Bocit               : Sürahi.

Boduk             : Camuz yavrusu

Boğasak          : Çiftleşme zamanı gelmiş dişi inek.

Bohça              : İçinde giyecek vs. dolu kalın bez.

Bor                  : Ekin tarlaları arasında ekilip sürülmemiş   otu   bol olan yer

Bostan             : Bağ, bahçe.

Bostan             : Salatalık

Boz                  : Kül rengi.

Börk                : Takke

Börkenek         : Kapşon

Bukağı              : Hayvanların hızlı koşmasını önlemek için iki ayağını birbirine bağlayan ip veya demir halka.

Buncaaz           : Bu kadar, Bu kadarcık.

Buncalı : Bu sefer

Bunmuak          : Bunalmak.

Burgu               : Ucu kıvrık ve keskin bıçak.

Buzağı              : İnek yavrusu

Buzalamak       : İneğin yavrulaması.

Bülük               : Erkek çocuk pipisi

Bük                 : İçine girilemeyen çalılık

Büvelek           : Bir çeşit örümcek türü,hayvanlara iğne atar

Büvet               : Su göleti

 

 

-C-

Caalak             : Çağlayan

Cağlak             : Akarsuyun ani eğim nedeniyle hızlı aktığı yer. Şelale kadar dik değil.

Calap               : Sulu kar

Callak              : Olgunlaşmamış karpuz, kavun.

Cangama          : Laf kalabalığı

Cardın              : Büyük fare.

Carsa               : Bir kumaş türü

Cascavlak        : Üzerinde hiç birşey olmayan,  kel.

Cavlak             : Soyulmuş, kel

Caygara           : Pınar, kaynak.

Cebelleşmek    : İnatlaşmak.

Cec                  : Samanından ayrılmış fakat elenmemiş tahıl yığını.

Cecit                : Yepyeni, pırıl pırıl

Ceflin               : Açılmamış tavuk

Cehez              : Çeyiz

Cıba                : Domuz yavrusu

Cıbıdığı çıkmak: Çok ıslanmak

Cıdır                : Böğürtlen çalılığı

Cıkıl                 : Madeni para

Cıkla                : Tamamen

Cılk                 : Bozulmuş yumurta

Cıllcı                : Kavgacı, oyun bozan

Cıllımak           : Oyun bozmak.

Cır                   : Aman dil eme k.

Cırlavuk           : Ağustos böceği

Cırrık               : Bir çeşit kuş türü

Cırtatan            : Tohumlu bir çeşit bitki

Cırtbağ             : Bir çeşit serçe

Cırtık                : Tırnak izi

Cıvık                : Sıvı, katı olmayan

Cızzan              : Tahtaravelli

Cızzık               : Çizgi

Cibiliyetsiz        : Geveze, yaramaz, iyilik bilmez

Cilbirti              : Maki bitkisi çeşidi

Cilkes              : Tamamen

Citil                  : Küçük helkecik

Coruk              : İşe yaramaz

Cukkuşu          : Baykuş

Culluk              : Hindi

Cura                : Kısa  boylu

Cuvara             : Sigara

Cücük              : Civciv

Cüllüp              : Hartlap ağacının meyvesi.

Cüvab              : Cevap

 

-Ç-

Çağıl               : Genellikle tarlaları temizlemek için toplanan taş yığını.

Çaman            : Közde pişmiş et

Çanak             : Yolların çakıştığı yer.

Çandır             : Melez

Çardak           :Yaylalıklarda kullanılan kamelya.

Çarpana          : Kuş avlamak için kullanılan lastiklerde,içine taş konulan deri bölüm.

Çatalavrat        : Bir böcek türü

Çebiç              : Oğlağın büyüğü

Çebiş              : Teke

Çekke             : Çekirge

Çelik               : Ölçek

Çellik              : Tahtadan yapılmış 15-20 kg. Buğday alabilen tahıl ölçeği.

Çeltik              : Pirincin tarladaki hali

Çen                 : Cevizin yarısı.

Çepel              : Bulaşık

Çeten              : Traktörde römorkun üzerine tahtalarla ilave yapılmış şekli(Bir çeten saman aldık)

Çetil                : Fidan

Çevlik             : Akarsu yatağında bazı büyük virajlar nedeniyle suyun bir süre ters akıp tekrar yatağa doğru döndüğü yer

Çılbır               : Yumurtayla yapılan bir yemek türü.

Çınkı               : Tutam

Çıtımık            : Menengiç.Bir bitki

Çıtırık              : Kırılması zor olan(Bu ceviz çok çıtırık)

Çiğit                : Pamuk tohumu

Çimmek          : Yıkanmak

Çinçik             : Serçe

Çinke              : Küçük parça

Çiriş                :Yaylada yetişen bir çeşit bitki,ot

Çirpeden         : Bir anda

Çitil, Bocit       : Sürahi

Çitil                 : İçi kalaylı küçük bakır bakraç, 1 litre su alır.

Çitlik               : Tarla ve bahçelerin kenarındaki çitleri örmek için kullanılan çalılar.

Çont                : Taşlarla oynanan bir oyun

Çotul               : Ağacın kollarının ilk ayrıldığı yer.

Çömçe            : Büyük tahta kaşık. Yannıktan iki çömçe ayran al.

Çul                  : Keçi kılından dokunan ve yaygı olarak kullanılan düz ve desensiz dokuma.

Çüven              : Davulun tokmağı

-D-

Dağdağan        : Tohumlu bir ağaç

Dalaykırı          : Yukarı doğru.

Dalgeçir           : Cepken

Dam                : Ev.

Damızlık          : Tohumluk

Dandik            : Dolma tüfeğin kötüsü.

Dantil              : Dantel

Darbız             : Tarlanın nemini alması

Davış               : Küçük bir hareket, kıpırtı.

Dayak durmak : Payandalık yapmak. Dayak durda şu unlukları beygire yükleyelim.

Dayramak        : Eskimek

Debiyak           : Az önce.

De hele            : Başla bakayım.

Değilcikden      : Mahsustan.

Değne              : Bak.

Dellenme          : Delilenme

Demlik             : Sürekli, dönmemek üzere

Depik               : Tekme

Depki               : Tarhana aşı karıştırmaya yarayan aygıt

Deşirmek          : Toplamak.

Devlisigün         : Bir sonraki gün.

Devrede           : Devirde

Devrikisinde     : Ötekisinde

Dezze               : Teyze

Dıkıl                 : Gir.

Dıkılmak           : Girmek

Dıkız                : Fazla,taşkın

Dırgıl dırgıl        : Yarık yarık

Dibek               : Büyük taş

Digrak              : Sıkı

Dikeç               : Çitler için kullanılan ağaç kazıklar. Bahçenin ağılı için bir yük dikeç gerek.

Dil                    : Anahtar

Dilbaz               : Güzel konuşan.

Dillemek           : Kilitlemek

Dinei                 : Dur.

Diniyele             : Dinle hele

Dipili düşmek     : Aniden ortaya çıkmak.

Dirgen                : Ekin sapını patosa atmaya yarayan alet

Dirizelinç Etmek : Can Çekiştirmek

Dombalak          : Takla.

Donuktu             : Durdu.

Dombalak          : Takla

Don kazanı         : Büyük bakır kazan

Don yumak         : Çamaşır yıkamak. Deri(Perşembe) günü anam don yuyacak.

Don                    : Külot

Döğme               : Pilav, maraş tarhanası ve aşure yapımında kullanılan değlipte dövülmüş buğday.

Döl                     : Oğul.

Duak                  : Duvak

Dud                    : Dut

Dulad                 : Rüzgarın ulaşmadığı yer

Duluk                 : Bir şeyin yan tarafı. Daha çok binaların yan tarafı ve insan yanakları için kullanılır.

Dunukuyor         : Dökülüyor

Dutmaç              : Bir yemek türü,hamurdan yapılır

Düneklik            : Kümes

Dürcü                : Dünürcü

Düşek                : Tarla payı

Düve                  : Doğurmamış dişi sığır.

Düvecek             : Sarımsak döven tokmak

 

 

-E-

E                     : İyi

Ebelik              : Ot

Ebire                : Be adam

Ede                  : Erkek kardeş, abi.

Eğrelti              : Meşe ağacı

Ehliyel              : Aile bireylerinin toplamı

Ehliz                 : Ehil.

Ehmet              : Ahmet

Ekseri              : Genellikle.

Elbir                 : Elçi, işbirlikçi.

Elefetsiz           : Manasız.

Eletmek           : Ulaştırmak

Ellehem            : Herhalde

Ellengeç           : Yengeç

Ellik                 : Ekin biçerken parmaklara takılan tahta koruyucular.

Elllehem           : Sanki, herhalde

Emenmek         : Utanmak.

Emilik              : Yeni doğmuş keçi yavrusu Bizim iki emiliğimiz oldu.

Emmi               : Amca

Encik               : Köpek yavrusu.

Enis                 : Aşağı doğru meyilli

Eniş                  : Rampa

Erlik Gavırı     : Ermeni

Eses                 : Esans

Esga                : Ateşli odun.

Essah mı          : Sahi mi

Eşep                : Eşarp

Eşgere             : Apaçık.

Et keseri          : Başka yerlerde  satır diye  adlandırılan  ve et kesmede kullanılan alet.

Evlek               : Tarlaya hat çekilmesi.

Evseme            : Savurarak eleme işi

Evsin                : Bir yerde bekleyerek avların buluduğu yere gelmesini isteyen avcıların içinde beklediği gizlenilmiş yer.

-F-

Fak                  : Tuzak

Fakı                 : Hoca

Fallik               : Yaramaz, ahlaksız.

Fanilye            : Kazak

Farsak             : Kirli

Fas                  : İçi boş

Fasari              : Boş iş

Fedik               : Haşlanmış buğday

Fel fel              : Tir tir.

Felan               : Tarlanın tohum ekilmeden önce sürülmesi

Fıldırmak         : Fırlatmak

Fırıştak            : Topaç

Filtik Filtik        : Parça parça.

Firez                : Kurumuş ekin kökü

Firik                 : Olgunlaşmamış olan

Fistan               : Kadın elbisesi

Fol                   : Tavuğun altına konan yumurta

 

-G-

Gabir               : Kabir.

Gaçamak         : Mısır unundan yapılan bir tür yemek

Gada               : Sıkınta, Tasa

Gadasını almak:Dertlerini almak.

Galiç                :Ot biçecek küçük tırpan

Gallep              : Güvercin

Gallep              : Güvercin Çocuklar gallep avına gitti.

Galli                 : Sincap

Gallin               : Pipo

Galtak              : Kötü, yaramaz kadın

Gamga             : Ağaç kabuğu

Gampık            : Ağaç kabuğu

Gancık             : Dişi köpek.

Gapgacak        : Mutfak eşyası

Gapıt               : Pardüsü.

Gaplık              : Raf

Garaa              : Ağacın dalını eğmeye yarayan çatal

Garaböcük       : Domuz

Garangaz         : Yaşlı ağaç

Garanışmak      : Havanın kararması

Garı                 : Yaşlı

Gasbalık           : Kapı

Gasıl                : Hayvanlara yeşil ot olarak yedirmek için ekilen arpanın başak çıkarmamış

hali.

Gasıl                 : Otundan yararlanmak için ekilmiş arpa

Gaspalık           : Bahçe kapısı

Gaşşak             : Sık

Gavut               : Yalan

Gaygana           : Tavada, sahanda yumurta. Yemek yoktu, misafirlere gaygana yaptım.

Gazzık              : Kazık

Geçek              : Yol

Geçgele           : Tahtadan yapılmış ve üzerinde yük taşımaya yarayan aygıt

Geliç                : Ot

Gem                : Atları kontrol için yularla birlikte ağzına takılan madeni parça.

Gem                : Döven, harman sürme aleti.

Gem                :  Hayvanların ağzına vurulur.ekin sapını ezıp tanelerini ayıran, altıkeskin

taşlarla bezenmiş kalas.

Gıcır gıcır         : Yeni

Gıcırtı               : Kapı sesi.

Gıç                  : Ayak

Gıçıırık             : Kıçıkırık

Gıgırmak          : Ötmek.

Gır                   : Sarıya yakın renk.

Gırat                : Ölçü kabı

Gırklık              : Keçi, koyun yüyü kesmeye yarayan makas

Gısırak             : Kısrak

Gıska               : Ekilecek soğan

Gısmık             : Cimri

Gıtgırtı              : Tırtıl

Gıv etmek        : Takip etmek.

Gıvrışık            : Kıvırcık

Gıyık                : Büyük iğne, çuvaldız

Gıyık                : Çuvaldızın büyüğü

Gıyırgan           : Küçük ağaç parçası,kıymık

Gızılbacak        : Bir bitki

Gızınmak          : Isınmak

Gicişmek          : Kaşınmak

Gocabaş          : Şeker pancarının patetes kısmı

Gocunmak       : Alınmak

Goddik            : Ukala,ufak

Golan               : Kıldan yapılmıış halat

Goncolos         : Canavar, ayının büyüğü,gulyabaninin küçüğü

Gonursu           : Yanmış kıl tozu

Gook               : Ağaç oyuğu

Gopmak          : Koşmak

Goruverişin      : Bırakıverince

Goz                 : Ceviz

Gozan              : Kozan

Gö                   : Yeşil.

Gö                   : Yetmemiş

Göbelek           : Mantar

Göde               : Şişman

Gökgüdü          : Bir serçe türü

Gölük              : Kötü cins at

Gön                 : Deri

Görümce         : Kocanın kız kardeşi

Grat                 : İki çelik ölçeğe bir grat denir.

Gubarmak        : Hava atmak

Gubarmak        : Hindi, horoz gibi bazı kuşların tüylerini kabartarak kasılması.

Gulunç             : Kürek kemiği

Gunduz            : Kedigillerden bir kedi

Gungulu gook  : Bir böcek

Gunnacı           : Yavrulayacak hayvan

Gunnamak       : Kedi ve köpeğin yavru

Gurk                : Kuluçkaya yatmış tavuk

Gurmut            : Bir ahlat türü.

Gusana            : Altı yedi litrelik ağzı yayvan bakır ve kalaylı su ve süt kabı.

Guzluk             : Küçük baş hayvan ahırı

Güccük            : Küçük

Gümbür           : Yayık

Günden yazı    : Günden tarafı.

Gürben            : Kutlama

Gürgene           : Bir ağaç

Güzlek             :Yaylalık

 

 

-H-

Haası               : Hangisi

Habban            : Kuş tutmak için yapılan tuzak

Haçan              : Ne çabuk.

Hakına             : Oğlakla keçi arası dişi keçi. İki hakınamız var seneye süt veriler.

Hakına             : Doğurmamış keçi

Halbır              : Kalbur, kasnağa takılı deri liflerinden yapılmış eleme kabı.

Halva               : Helva

Ham                : Olgunlaşmamış.

Hamıt               : Atın boynuna takılır.

Hamlamak       : Yorulmak

Hamut              : Atların pulluk ve gem çekmesinde boynuna takılan

Hamzan           : Çiriş otunun kökünün tozundan yapılan hamurdan elde edilen ve teryağı

sakalamada kullanılan kap.

Haral               : Büyük çuval

Hardalatsız       : Biçimsiz

Hareni              : Orta Kazan

Harlamak         :Yorgunluktan nefesi taşmak

Harnıp             : Bir ağaç türü.

Harnıp             : Keçi boynızu

Hartlap            : Bitki

Hasan ka         : Hasan Kâhya

Hatça               : Hatice

Hayıf               : İntikam

Hayma            : Gölgelik amacıyla ağaçtan sundurmalar ve onun üzerine atılan dallardan

oluşan barınak

Helik               : Küçük taş parçası

Helke              : Su kabı, ova

Heral              : Herhalde

Herif               : Bey

Heril               : İpek

Hetif               : Üzümün döküntüsü

Hıllangaç         : Salıncak

Hıltan              : Kürdan

Hırsunmak       : Hor görmek

Hıvladmak       : Ürkütmek

Hiza                 : Yan yana, aynı paralelde olma hali.

Hobilik             : Yuvarlak

Hola                : Fol

Honturuş         : Biçimsiz

Horalı              : Komik

Horanta           : Kalabalık

Horum             : Susam bitkisinin bağlarından oluşan piramit şeklindeki yığın.

Hota                : Kabadayı.

Hozak             : Ham incir meyvesi

Hölümek         : Bazı tohumları tarlaya ekmeden önce ıslatmak.

Hölümek         : Buğdayı suyla karıştırmak.

Höörmek         : Yüksek sesle ağlamak.

Hörtük             : İşe yaramaz

Hörtük             : Argo bir beddua

 

-I-İ-

Icıcık               : Çok az

Irahmatlık       : Rahmetlik, ölü

Irbık                : İbrik.

Irgat                : İşçi.

Irızık               : Rızk

Isdar                : Çul, çuval, kilim dokuma tezgahı.

Işgın                : Bitki ve ağaçların filizi.

Işgın                : Filiz.

Işgıye              : Eşkıya

Işımadan         : Sabah olmadan

İbili                 : Bir kuş

İdare               : Lamba , aydınlatma aracı

İğlemek          : Zayıflamak

İğdiş               : Erkekliği alınmış teke

İkan                : İken.

İliksiz             : Yaramaz, geveze

İnne                : İğne

İnnelik            : Bitki

İpissiz             : Kimse yok

İrellek             : Daha sonra, ileri tarafta

İrkme              : Biriktirme

İsilik               : Vücudun değişik yerlerinde oluşan kızartı İrişgit: Et sucuğu.

İta                   : Un koyulan sofra.

İtburnu            : Kuşburnu

İtee                 : Ekmek yaparken üzerine un konulan büyük ve kalın bez

İteğe               : Ekmek yaparken hamur tahtasının altında kullanılan ve üzerine un dökülen

pamuk ipliğinden sık dokunmuş yaygı

İvil İvil           : Telaş içinde

-K-

Kakılı               : Oldukça   fazla.

Kalbur             : Buğday eleği.

Kamgı             : Ağaç kabuğu .

Kâmun            : Geyik sırrı

Kanalga           : Konaklama yeri.

Kapız               : Taşlık arazi

Karaaş             : Kara kış.

Karaböcük       : Domuz

Karadul            : Bir böcek

Katıklama        : Ayranla herhangi bir şeyin karıştırılmış hali

Kav                  : İnce deri.

Keeni               : Küçük çapa

Kele                 : Bayanlar için bir hitap sözü

Kellenkeste      : Kertenkele

Kemın              : Kimyon

Kenger             : Bir bitki

Kepir                : Kayalık yer

Kepmek            : Yıkılmak

Kerevet            : Sedir

Keri                  : Sonra

Kertik               : Çentik

Kertiş               : Kertenkele

Kesge               : Ocakta yarısı yanmış odun parçası.

Kesme              : Meşe

Keş                   : Arpa, buğday gibi tahılı eledikten sonra saratın üstünde kalan artık

maddelerdir.

Kımıldamak     :  Kıpırdamak.

Kıpırtı              : Hafif ses.

Kiktik              : Küçük sabun.

Kindel             : Tas

Kirç                 : Dut meyvesinin hamı

Kirkit               : Dokumacılıkta kullanılan bir aygıt

Kirmen            : İp eğirmek için dört çapraz kanatlı tahtadan yapılmış

Kirmen            : Koyun yünü ve keçi kılından ip yapmaya yarayan bir aygıt

Kirmeni           : Bağlı

Kirve               : Sünnet olan çocuğu tutan kişi.

Kolan              : Halat

Kökgüç           : Ucu sivri sopa

Kömbe           : Börek

Kömeç            : Bir bitki

Könçek           : Külot, don

Köre                : Demir alet yapılan yer.

Köryapalak     : Yarasa

Köstek            : Manda ve sığırların hareketlerini kısıtlamak için bir ayağına bağlanan ağırlık.

Göç kelimesi de bazen kös ek kelimesi ile aynı anlamda kullanılır.

Köstü              : Köstebek

Köstü              : Faregillerden bir hayvan

Köşger            : Deri işiyle ugraşan kişi

Köşşek           : Devenin yavrusu.

Köşt                : İskemle

Köynek           : Giysi,atlet

Kuzgun            : Kuzeye bakan soğuk yer.

Küçcürek         : Küçük

Küncü              : Susam.

Künde             : Her gün

Küpmül           : Küncülerin toplanma hali

Küren              : Yaban hayvanları   sürüsü.

Kürü                : Atın yavrusunun ilk günlerindeki adı.

Kürümek         : İleri doğru süpürmek

Küşne              : Burçak

-L-

Ladır                : İkinci askerlik.

Langır lungur    : Tantanalı, gürültülü.

Lemerme         : Nemlenme

Lepe                : Lapa

Lepeç              : Eziklik

Lığlak              : Aşağı doğru meyilli

Lolamak          : Toprak yerin üzerini silindirle sıkıştırmak

Loo                 : Silindir şeklindeki taş.

Loş                  : Birbirine karıştırılmış yemek, düğün yemeği.

Lök lök           : Büyük büyük, iri iri.

Lök                 : Büyük salyangoz.

Löküs              : Aydınlatma cihazı (lüks).

Lös                 : Hantal

Löstür             : Şişman

-M-

Maa                : Uzun ağaç

Maara             : Mağara.

Mahrama         : Havlu

Malağma         : Harmanda dövülen sapların tane ve samanlarını ayırmak için yığın haline

getirilmesi.

Malak             : Ayı yavrusu

Malama           : Tortu, çöp.

Malamat olmak: Rezil olmak

Malamat          : Etrafa rahatsızlık verici gürültü.

Malamat          : Rezil

Manca            : Çoban salatası

Mangır            : Para

Mantıfar          : Sarı renkli bir çeşit çiçek.

Mantız             : Bir tür ızgaralı mangal

Maraz             : Hastalık.

Maşat             : Çamaşır mandalı

Matrap           : Sabanda kullanılan küçük sopa

Meke             : Mısır

Meses            : Uzun sopa

Meses            : Sabanla çift sürülürken,hayvanı ürkütmeye yarayan bir sopa

Meta              : Ne kadar.

Mıcık             : Çamur.

Mıdıklı           : Alıngan

Mık               : Çivi

Mıkla             : Yağda pişmiş yumurta

Mıktar           : Muhtar

Mıraz             : Murat, istek.

Mırık              : Bataklık haline gelmiş çamur.

Mıymıntı         : Elinden iş gelmez adam.

Milek             : Akarsu kenarındaki mil toprağın bulunduğu alan.

Miltan            : Gömlek

Misilli             : Güzel, iyi

Mitil               : Eskimiş, parçalanmış.

Mitil               : Parçalanmış bez yığını

Motor            : Traktör

Mottik            : Küçük düz taş

Mucuk            : Küçük sinek.

Mulla              : Molla

Mundar           : Eti yermeyen hayvan.

Muşduluk        : Müjdelik.

-N-

Nacak             : Balta.

Nakit               : Ne vakit.

Namtı              : Sapsız bıçak

Navtıcın           : Ne yapacaksın.

Navutuyon       : Ne yapıyorsun

Neceez            : Niçin

Necimiş           : Neymiş.

Nedii               : Niçin

Nen söylemek  : Ninni söylemek.

Nenceez          : Çok az.

Nene               : Nine

Ninemeli          : Ne gereği var.

Nedii               : Ne için.

-O-Ö-

Oba                 : El, yabancı yurt.

Ocaklık            : Ateş yakılan yer.

Oha                 : Kabaca uyarma

Okuntu            : Düğüne davet edilirken verilen hediye, davetiye

Omuzlağ          : Omuzda taşınan odun.

Oncaaz mı        : O kadar mı

Ondan kerli      : Ondan sonra.

Ordanarı          : Ordan öyle.

Orklemek        : Bağlamak.

Ota                  : O kadar.

Oval                : Halka.

Ödü ağca         : Korkak.

Ölgeez             : Ölmek üzere.

Önlüün körü    : Bir tür ilenme, beddua

Örk                 : Çayırda havanın bir bölgeden ayrılmadan yayılması için uzun bir halatın bir

kazıkla hayvan arasına bağlanmasıdır.

Örme               : Genelde büyük baş hayvanları bağlamak için kullanılan bir tür ip

Örsüdü            : Yürüdü.

Örtük               : Kapalı.

Öteberi            : İhtiyaçlar

Öteçe              : Öte taraf

Öteen              : Geçen gün.

Öteyece          : Öteki Taraf

-P-

Palaz                : Yere serilen kalın çul.

Palaz                : Keklik yavrusu

Palazı çıkmak   : Yere serilmek.

Paldın              : Atların semer veya eyerini vücûduna bağlayan kuşak.

Palıt                 : Palamut

Pampal            : Gelincik çiçeği.

Partutuş olmak: Eli ayağını birbirine dolaşmak

Patısga             : Patiska

Patik                : Çocuk ayakkabısı

Pavkırma         : Yırtıcı hayvan sesi.

Pazen               : Bir çeşit kumaş

Peh                  : Çok güzel.

Pehlil                : Zavallı

Pereden           : Aniden.

Perekente        : Perakende

Peşkir              : Havlu

Pırnat               : Ekin demeti

Pırtı                  : Elbise

Pısacak            : Saklanacak

Pıslan Patır       : Saklambaç

Pıslanıb            : Saklanıp

Pıslanpatır        : Saklanbaç oyunu.

Pısmak             : Saklanmak

Pıtık                 : Ardıç türü

Pin                   : Kümes

Pinnik               : Kümes

Pontil               : Pantolon

Portmak           : Bir delikten geçmek.

Portmak           : Boşanmak

Potuk               : Camuzun (manda) küçük yavrusu

Pur                   : Kuru kil görünümünde verimsiz toprak.

Pus                  : Sis

Pür                  : Yanıcı çam yaprağı topluluğu

Pürçük             : Mısır püskülü

Püsü                : Kedi

-R-

Re'sen              : Doğrudan doğruya.

Revan              : Yürüyüp gitmek.

Riayet              : Uymak.

Rivayet            : Hikaye ile söylenmiş.

-S-

Sabı                 : Sübyan çocuk

Sabık               : Acele, çabuk.

Saca                : Üzerinde yemek pişirmek için kullanılan demir alet

Sağantası         : Altı yedi litre süt alabilen ve hayvanlardan süt sağmakta kullanılan madeni kap.

Sakga              : Fasulye, badem çekirdeği, palamut gibi iki parçadan

Sakıldak          : Koyunların sıvı dışkılarının arka bacaklarındaki yünlere yapışarak kuruması sonucu oluşan sarkıtlar.

Salak               : İçerisi kısmen ıslak geniş alan.

Salıg                : İpucu

Samı                : Sabanda kullanılan ve öküzlerin boynuna getirilen kısım

Saprasekil        : Gelişigüzel.

Sarat                : Büyük kalbur.

Sarat                : Büyük gözenekli elek

Sarp                : Çıkılması güç yer.

Satır                 : Bıçak

Satır                 : Helke, kova

Satır                 : İçi kalaylı bakır bakraç, su taşımada kullanılır. 8 litre su alır.

Seen                : Tabak, tepsi

Seğirtmek        : Biraz acele ile koşmak.

Seğmen            : Gelin alayı.

Sehen              : Bakır tabak

Sehep çıkma    : Tanıma

Sehil                : Alçak engin

Selinti               : Nehirden yakalanan odun parçalan.

Selinti               : Selin sürüklediği çöp.

Seyrelmek        : Sık olmamak

Sıklat               : Sıcak

Sıklatsıramak   : Fazla ısı nedeniyle bunalmak.

Sıpa                 : Eşek yavrusu

Sıygal               : Kaygan.

Sıypınmak        : Kıç üstü oturarak bir yerden aşağı kaymak.

Sıypınnak         : Pur topraktan oluşan yamaç.

Sille                 : Tokat

Soğukluk         : Semiz otu

Solan               : Dinlendirilen tarla.

Soyka              : (Argo) Ölü üzerinden çıkan giysi

Sömelek          : Küçük, ufak

Suluk               : Sapı demirden bıçak

Sülemen           : Süleyman

Süllüm              : Merdiven

Sülük               : Salyangoz

Süngüç            : Baş ve işaret parmağının uçları arasındaki uzunluk ölçüsü.

Sürdürgü          : Kamıştan yapılmış düdük.

Sürelge            : Sürülen tarla.

Sürgeç             : Bulaşık süngeri

Süük                : Çelenk

Süük                : Toprak evlerin üstündeki çıkıntı

Süven              : Uzun ağaç

-Ş-

Şakül               : Duvar terazisi

Şaplak             : Elin içi ile vurulan tokat.

Şapta               : Hayma yapımında dalları tutmak için kullanılan sundurmalar.

Şarlak              : Çağlayan

Şebeden          : Hoş kokulu, yalnız koklamak için yetiştirilen bir kavun cinsi.

Şehre               : Biçilmiş ekinin yığın şeklinde değil de çember şeklinde istiflenmesi.

Şelek               : Bir kişinin sırtında taşıyacağı kadar, odun, çalı veya biçilmiş ekin yükü.

Şelek               : Yük.

Şeş                  : Datel şeklindeki kadın baş örtüsü

Şif                   : Pamuk çalısında toplamaya hazır hale gelmiş pamuğu içinde barındıran kap.

Şifan                : Yulaf

Şinci                : Şimdi

Şipidik             : Alkış.

Şire                  : Tatlı

Şişek               : Doğurmamış koyun

Şişek               : Kuzu ile koyun arası dişi koyun Bizim iki şişeğimiz var.

Şivşirmek        : Kışkırtmak.

Şoora               : Şura

Şor                   : Laf

-T-

Tahra               :Küçük çalıları kesmeye yarayan alet

Taka                : Tahta çardak

Taktacı            : Tahtacı

Taman             : Dedim ya. Yaptım ya. Ben sana anahtarı verdim taman.

Taman             : Hani bilirsin ya.

Tamaşa            : Seyir.

Tandır              : Üzerinde çörek pişen yassı taş

Tantana            : Boş laf.

Tapına düşmek: Denk düşmek.

Tapkı               : Sopa.

Tarpadan         : Aniden.

Taşkala            : Dalga geçmek.

Tav                  : Kıvamına gelmek.

Tavatır             : Fek güzel.

Tavlak             : Ceviz.

Tavlar              : Üzerine kapkacak koymak için raflardan oluşan tezgah.

Tavlar              : Mutfakta kap-kacak koymak için yapılmış raflar.

Tavlı                : İyi besili.

Teberik            : Biricik

Teh                  : Çok güzel.

Teke                : Erkek keçi

Teleme            : Keçilerden yeni, sağılmış sütünden yapılan bir tür peynir.

Telis                : Keten torba

Tengerek         : Yuvarlak.

Tergemek        : Bırakmak

Tesbi               : Makigillerden bir bitki

Teselleme        : Misal vermek.

Test                : Büyük leğen

Teşt                : Leğen

Tevir               : Çeşit

Tıngırık           : Çinko parçası

Tırıp               : Çok pek çok

Tırıs               : Hızlı, süratli.

Tırpan            : Ekin biçmede kullanılan aygıt

Tille                : Beygire yük sarmak için semerin iki yanına halatla yapılan üzengi.

Tindirik           : Elin orta parmağıyla vurulan fiske

Tingmek          : Fırlamak

Tinkitmek        : Sıçratmak.

Tintirik            : Fiske.

Tokaç             : Çul yıkamaya yarayan kalın sopa

Toklu              : Boynuzlu gürbüz koç.

Toklu              : Erkek koyun.

Töde               : Saman yığını

Tuluk               : Tulum halinde çıkarılmış keçi derisinden yapılan su taşıma aracı.

Tummak          : Suya dalmak

Tusbaa            : Kaplumbağa

Tutam              : Hem demet, hem de el genişliği kadar uzunluk ölçüsü olarak kullanılır.

Tük                 : Soğanın başı

-U-

Ufra                 : Ekmek yaparken hamura kıvam veren un

Umsuluk          : Bunalmak, sıkıntıya girmek.

Unnuk             : Un için ayrılmış buğday.

Urubla             : Çeyrek tas.

Urup                : Dörtte bir.

Uruplağa          : Tahtadan yapılmış 2-3 kg buğday alabilen tahıl ölçü kabı.

Uundu              : Bebeklerin ağlayarak kendinden geçmesi.

Uyluk               : Bacak, bud.

-Ü-

Üçgül               :Yonca

Üleş                 : Kokmuş hayvan ölüsü

Ülüş                 : Komşulara yemek verme

Ürmek             : Köpek sesi.

Ürtmek            : Mağlup etmek

Ütüzlenmek      : Süslenmek.

Üvez                : Sivrisinek

Üzengilik          : Gelin indirirken geline verilen bahşiş

-V-

Varışın             : Varınca

Vasayıt            : Binek aracı.

Vayvilim          : Figan, ağıt.

Velvele            : Gürültü.

Verecekli         : Borçlu.

Vıcık vıcık       : Çok sulandırmak.

Vıddırıvızzık     : İşe yaramaz nesne

Vırtgel             : Aynı yerde gidip gelme.

Vıykıraak        : Bağırmak.

Vıykırınca        : Bağırınca

Vızır vızır         : Çarçabuk gelip geçen şey

Vızırtı              : Boş konuşma.

Vızzık              : Sigara izmariti.

Vizzo               : Huylandırmak.

Vurduk, sürdük: Yola koyulduk

-Y-

Yaalık             : Eşarp

Yaba               : Saman atmaya yarayan kürek

Yadırgı            : Yabancı.

Yağlık             : Ter silmek için kullanılan baş örtüsü, el için kullanılan mendile ise el yağlığı denir.

Yalak              : Çukur

Yalık               : Eşarp

Yanaz              : Aksi

Yanaz              : Alan dışı, taç.

Yannık             : Deri yayık,tulum

Yanza              : Aksi

Yapık              : Kirli saç

Yarpız             : Naneyi andıran bir ot

Yartnak           : Ağaç Kabuğu

Yasyalbırdak   : Üzerine giyecek bir şeyi kalmamış.

Yasyapıldak    : Bir başına kalmak.

Yavan             :  Yağsız

Yavsı              : Sinek

Yazı                : Ova, düz alan.

Yazı                : Tarla ova

Yazlak            : Köyün içinde yazın serin olsun diye çıkılan kısmen yüksek yer.

Yeğni              : Hafif

Yekinmek       : Kalkmak

Yelyepelek      : Telaşlı bir şekilde.

Yetmek:          : Olgunlaşmak

Yılgın              : Bıkkın

Yırak              : Uzak

Yiyen              : Yeğen

Yonga             : Odun kesilirken oluşan kırıntı.

Yosa               : Yoksa

Yörep             : Akabe arazi

Yumuş buyurmak : Birisinden bir şey yapmasını istemek, buyurmak

Yumuş            : İş

Yunak             : Yıkama yeri

Yüklük            : Yatak konulan yüksekçe raf

Yületmek         : Keskinleştirmek

Yüzeyapışkan  : Bir böcek

Yüzgaç            : Ağaç kabuklarını yüzen işçiler

-Z-

Zaar                : Herhalde.

Zaati                : Zaten

Zabit               : Tutanak.

Zahar              :( Zahir) Herhalde, belki.

Zavara            : Un ve bulgur kepeği hayvan yiyeceği.

Zehmeri          : Kara kış soğuğu

Zehre              : Kışlık tahıl

Zelbir              : Ham kurşundan yapılan saçma

Zerzembil        : İçinde tahıl vs. saklandığı karanlık yer

Zıbarmak        : Ölmek.

Zıbın               : Gömlek, bebek giysisi

Zırnık vermemek  : Hiçbir şey vermemek

Zibil                : Hayvan gübresi veya çöp yığını

Zikke              : Totrağa çakılan demir kazık

Zillenmek        : Filizlenmek.

Zincer             : Böğürtlrni andıran bikenli bir bitki

Zobu               : Tüstüm , işe yaramaz.(Zobu gibi uzanmış yatıyor.)

Zopur              : İnce ince yağan hafif yağmur.

Zubban            : Bir tür kuş

Zumzuk            : Yumruk