Yirminci Yüzyılın Başlarında Andırın
Tarih
Said ÖZTÜRK
YİRMİNCİ YÜZYILIN BAŞLARINDA ANDIRIN
1. Giriş
Toplumların iktisadi ve sosyal gelişimini etkileyen faktörler içerisinde coğrafyanın büyük önemi vardır. İçinde yaşadığımız coğrafya kentlerin kaderini belirlediği gibi bizim de kaderimizi büyük ölçüde tayin eder. Yaşanılan çevrenin sunduğu imkanlar veya zorluklar bireyi, aileyi ve bütün bir toplumu şekillendirir.
Andırın taşıdığı yüksek beşeri sermayenin sunduğu imkanlar ile yaşanılan çevrenin zorluklarını yenmeye çalışan bir Anadolu şehridir. Andırın direnen kenttir.
Yirminci yüzyılın başı artık Osmanlı’nın son çeyrek asrıdır. Bu son çeyrek asır büyük çınarın belki de en uzun geçen yıllarına tekabül eder. Yedi iklim dört kıtada at koşturan Devlet-i Aliyye’nin tasfiyesine imza atan bir zaman dilimidir.
Böylesine zor bir dönemde bu küçük Anadolu şehrinin iktisadi imkanları üzerinde duracağız.
Osmanlının bize bıraktığı mebzul dokuman var. Salname adıyla 19 yy. ortalarında itibaren yayınlanmaya başlayan vilayet yıllıklarında Osmanlı şehirlerinin idari teşkilatına, iktisadi ve ictimai yapısına dair önemli bilgilere ulaşıyoruz.
İdari yapı gereği Maraş Sancağı ve Andırın ile ilgili bilgiler Halep Salnamesi'nde bulunmaktadır. 1867-1908 yılları arasında 35 kez yayınlanan Halep Salnamesi'nin bu gün tesbit ettiğimiz sayısı 33'tür. Neşredilen 2 adedi henüz tespit edilememiştir.
2. İdari Yapı
Andırın kazasının bağlı bulunduğu Maraş, 16. yüzyılın başlarından 19. yüzyılın ortalarına gelinceye kadar eyalet statüsünü korumuştur. Sancak statüsüne gerileyince kısa bir süre Adana, daha sonra da Halep Eyaleti'ne bağlanır ve Halep ve Urfa sancakları ile beraber eyaletin üç sancağından birini teşkil eder. Maraş’ın bağımsız bir liva olması 1915 yılında gerçekleşecektir[1].
Andırın 1907 sonlarına kadar kaza statüsünü korudu. Gelişmelere bağlı olarak II. Abdülhamid’in iradesiyle 1907 Kasımında Göksun kaza statüsüne yükselince, Andırın nahiye haline getirildi.
Göksun’un kaza olması talepleri 1899 da başlamış, 8 yıl sonra Sultan II. Abdülhamit Han’ın iradesi ile 15 Şevval 1325 (21 Kasım 1907) tarihinde gerçekleşmiştir. Andırın 21 Kasım 1907 tarihinden 1924 yılına kadar Göksun kazasına bağlı bir nahiye olarak idare edildi.
Göksun’un kaza yapılması, Andırın’ın nahiyeye tebdili meselesi 16 Kasım 1907 tarihinde Sadrazam Mehmet Ferit Paşa tarafından II. Abdülhamid Han’a şu şekilde sunulmuştur:
Bâbıâli
Daire-i Sadâret
Âmedî-i Divan-ı Hümâyûn
3165
Devletlü Efendim Hazretleri
Dahiliye Nezareti Celîlesi’nin Şurâ-yı Devlet’e havale olunan tezkiresi üzerine Mülkiye Dairesi’nden bi’t-tanzim leffen arz ve takdim kılınan mazbatada Haleb Vilayeti dâhilinde cesâmet ve ehemmiyet-i mevkiiyesiyle beraber Zeytun ve Haçin kazaları dâhilinde vâki’ olmak ve ahâlisi akvâm-ı muhtelifeden müteşekkil bulunmak cihetiyle hâiz-i ehemmiyet olan Göksun Nahiyesi’nin merkez-i kaza ittihâzı ve Andırın’ın birinci sınıftan nahiyeye tahvili mûcib-i menfaat olacağı ve hükûmet konağıyla telgraf dairesinin ahali tarafından inşası deruhde edilip bu bâbda cihet-i askeriyece de mahzur olmadığı anlaşılmış olmağla ifa-yı muktezâsının taraf-ı vilayete li-ecli’t-tebliğ nezâret-i müşârunileyhâya havalesi ve makâm-ı vâlâ-yı Seraskerî ile Maliye ve Defter-i Hakâni Nezâret-i Celîlerine ma’lumat i’tâsı lüzumu görülmüş olmağla ol babda her ne vecihle irâde-i seniyye-i cenâbı hilafet-penâhi şeref-südûr ve müt’eallik buyurulur ise hükm-i celîli infaz edileceği beyânıyla tezkire-i senâverî terkîm kılındı efendim, efendim.
Fî 10 Şevval sene 1325 - Fî 3 Teşrîn-i Sânî sene 1323 [16 Kasım 1907]
Sadrazam
Ferid
Andırın’ın nahiye statüsüne gerilemesinin yankıları uzun sürdü. Bu süreçte köy muhtarları, imamlar, Ermeni temsilcileri kaza merkezinin Andırın’da kalması için birçok girişimde bulundular. Andırınlılar, 7 Ağustos 1906’da Dahiliye Nezâreti’ne yazdıkları dilekçede; Göksun’un Çerkez, Kürt ve Türk gibi farklı etnik yapıdan oluştuğunu, arazisinin yetersiz olduğunu, düşman saldırısı karşısında Andırın’ın daha önemli bir mevkide bulunduğunu, nitekim daha önce Ermenilerin Andırın’a saldırarak hükümet binasını yaktıklarını ve firar eden halkın mallarını yağmaladıklarını belirttiler. İdari yapıda düşünülen bu değişikliğin yani Göksun’un kaza olması ve Andırın’ın nahiyeye çevrilmesini Ermenilerin arzu ettiklerini, Ermenilerin Andırın’da üslenmek istediklerini, İskenderun ve Mersin iskelelerinden gelen Ermenilerin Zeytun’a buradan geçtiklerini ifade ettiler. Dilekçelerinde devamla Göksun’un Nacarlı, Cerit, Bozdoğan ve Afşar gibi eşkıyalıkla meşhur olan aşiretlerden oluştuğundan burada asayişin temin edilemeyeceğini ve Zeytun’da eşkıyanın durdurulamayacağını belirttiler. Göksun’ün siyasi yönden önemli bir mevkide olmadığı gibi, halkının etnik ve aşiret yapısı açısından karışık olduğuna ilişkin ortaya koydukları gerekçelerle Andırın’ın kaza olarak kalmasını talep edeceklerdir[2].
Andırınlı Ermeniler de Ermeni Patrikhanesi’ne 22 Eylül 1906’da verdikleri dilekçede Andırının kaza olarak kalması için Patrikhane’nin yardımını talep ettiler. Dilekçede Andırın’a 50 köyün bağlı bulunduğu, mevkiisinin çok önemli olduğu, Andırın’ın kaza olarak kalmadığı takdirde eşkıya zulmüne karşı koyamayacaklarını, eşkıyanın zulmü karşısında ise Ermenilerin muhtemelen isyan edeceklerini ve böylece Andırın’da asayiş ve huzurun sağlanamayacağını belirttiler[3].
Andırın kazası imamı Ahmet ve dokuz arkadaşının imzası bulunan 25 Eylül 1906 tarihli ve Sadaret’e gönderilen dilekçede ise, Göksun’un siyaseten kaza yapılmak istendiğini, Andırın’ın daha iyi mevkiide olduğunu, Andırın’a 81 köyün bağlı bulunduğunu, kaza statüsünün değiştirilmesi halinde Adana’ya bağlı Kadirli kazasına bağlanmak üzere müracaat edeceklerini belirtirler[4].
Fakat Andırınlıların bütün bu teşebbüsleri idari değişikliğin önüne geçemedi. Nihayet idari değişiklik 15 Şevval 1325 (21 Kasım 1907) tarihinde onaylandı[5].
Andırın halkı tabiatıyla bu değişiklikten hoşnut olmadılar. Andırın’ın tekrar kaza yapılması için birçok uğraş verdiler. 21 Temmuz 1912’de Andırın nahiyesi muhtarları telgrafla Sadaret’e (başbakanlık) dilekçe gönderdiler. Bu dilekçelerinde benzer argümanları dile getirdiler. Andırın’ın, Göksun’dan daha gelişmiş olduğunu belirttiler. Göksun’un Andırın’a 30 saat mesafede olduğu, üstelik yolların kış mevsiminde altı ay kar yüzünden kapalı kaldığı, bu durumda bağlı bulunan 53 köy ve Andırın halkının idari ve hukuki işlemlerini yürütmekte zorlandıkları, bu işler için Göksun’a giderken canlarından bezdiklerini dile getirerek Andırın’a tekrar kaza statüsünün iadesini istediler[6]. Sadaret aynı gün gelen telgrafı değerlendirmiş, Dâhiliye Nezareti’nden Andırın nahiyesinin problemlerinin halledilmesini istemiştir. 22 Temmuz 1912 tarihinde Dâhiliye Nezareti de sözkonusu bu problemin araştırılarak halledilmesi talimatını Haleb vilayetine göndermiş, Sadaret makamı konuyu yakından takip etmiştir[7].
21 Temmuz 1912’de Andırın nahiyesi muhtarlarının Andırın’ın tekrar kaza haline getirilmesi için Sadaret’e gönderdikleri telgraf
|
|
Telgrafnâme
Mahreci: Andırın
Huzur-ı Celîl-i Sadâret-penâhî’ye
Kırk beş seneden beri kaza hâlinde idare olunmakda olan Andırın Kazası hükûmeti Meşrûtîcîlerden (?) iki ay evvel Mâbeyn müntesiblerinin hâtırı için Göksun’a nakil ile burası nahiye hâline kalb olundu. Göksun’un Andırın merkezine on beş müntehâ-yı hududuna otuz saat mesafesi olmasına aded-i karye, nüfus, vergi, letâfet-i mevkiiyece Andırın’ın Göksun’a kat kat fâik bulunmasına nazaran bundaki isabetsizlik, adaletsizlik ale’l-husus Göksun yolunun bu‘d mesafesiyle beraber altı ay karla kapanarak müracaatdan külliyen mahrum kalmak yüzünden hukuk-ı meşrû‘a ve kanuniyemizin mahv-ı hayatı gibi hüküm-fermâ olan hükûmetsizlik elli üç karyeden ibaret olan Andırın ahali-i mutî‘a ve mazlûmesini canından bî-zâr etdi. Kazanın iadesiyle hukuk-ı meşrû‘amızın te’mini müsted‘â şimdiye kadar livâ vilâyeti makam-ı âidine mükerreren vuku bulan müracaatımız ısgâ olunmamakla beraber ahvâl-i felâket-iştimâlimizin tedkikine bile tenezzül buyurulmaması me’yûsiyetimizi bir kat daha teşdîd eyledi. Daha ziyâde sabır ve tahammüle tâkatimiz kalmamış bu yüzden kaybolan hukuk-ı meşruamız gayr-i kabil-i telafi bir hale gelmiş olduğundan bâb-ı adalet-meâba bir kere daha dehâlet ediyoruz. Şayed hukuk-ı mağsûbemizin iadesi suretiyle kurbanı olduğumuz felâketden sâye-i meşrûtiyetde tahlîsimize müsâra‘at buyurulmaz ise tevellüd edecek mes’uliyetden nasıl tahlîs-i girîbân edeceğini artık hükûmet düşünsün. Cevaba şiddetle intizâr ediyoruz. Ferman.
8 Temmuz sene 1328 / [21 Temmuz 1912]
Takvalar Müste’ciri |
Kabaağaç Muhtarı İbrahim Ali |
Umum ahali nâmına Andırın Kasabası Muhtarı Mehmed |
Mehmed Halil ve Boğazören Muhtarı |
Kaynak: BA, DH.İD, nr.144-1/24.
Uzun süren mücadeleler sonucunda 13 Mart 1924 tarihinde Andırın tekrar kaza yapılmıştır[8]. Kaza teşkiline dair kanun metni aşağıdadır;
Süleymanlı kazasının Andırın kazasına tahviline dair
Madde 1-Süleymanlı kazası teşkilatı Andırın’a nakl ile nâmı Andırın kazasına tahvil edilmişdir.
Andırın nahiyesi teşkilatı Süleymanlı’ya nakl ve ihtiva eylediği karyeler ile nahiye halinde Göksun kazasına ve Süleymanlı kazası teşkilatının Andırın’a nakli dolayısıyla Süleymanlı ile irtibatı kalmayan Fırnıs nahiyesi de Maraş merkez kazasına rabt edilmişdir.
Madde 2- İşbu kararname tarih-i tebliğinden itibaren mer’îdir
Madde 3- İşbu kararnamenin icrasına Dahiliye Vekaleti me’murdur.
Kaynak: Resmi Ceride, Sayı 65, 7 Şaban 1342/ 13 Mart 1340 Perşembe/ 13 Mart 1924.
1867 yılında Andırın kaza olmakla beraber müdür ve naib ile yönetiliyordu. Kaza idare meclisi ve Deavi meclisi bulunuyordu. 1868 yılında Andırın’a kaymakam tayin edildi. Kaza statüsünde iken 1867-1908 yılları arasında Andırın’da görev yapan kaymakamların listesi aşağıdadır:
Tablo: Görev yapan kaymakamlar
1867: Şakir Efendi (Müdür) 1868: Veliyyüddin Efendi 1869: Said Efendi 1870: Said Efendi 1871: Ahmed Efendi 1872: Bekir Bey 1873: Ali Atâ Efendi 1876: Reşid Efendi 1878: Rifat Efendi 1881-2: Ali Atâ Efendi 1882-3: Atâ Efendi 1884: İzzet Efendi 1885-6: İzzet Efendi 1887: Osman Efendi 1888: Mahmud Bey 1889: Mahmud Bey 1890: İsmail Hakkı Bey |
1891: Abbâs Efendi, Sâlise 1892-3: Abdurrahman Efendi 1894: Kaymakam Vekili İmam Bey 1895: İsmail Hakkı Efendi 1896: Ali Fehmi Bey (Osman Fehmi Efendi) 1897: Mehmed Ziyaeddin Efendi 1898: Nuri Efendi 1899: Nuri Efendi 1900: Kaymakam, münhal 1901: Mahmud Celâleddin Bey 1902: Hacı Ali Rıza Efendi 1903: Hacı Ali Rıza Efendi 1904: Nasrullah Bey 1905: Mehmed Lütfi Bey 1906: Mehmed Lütfi Bey 1908: Ali Fehmi Efendi (Göksun kazası) |
Kaynak: Halep Salnameleri, ilgili yerler
Kazanın merkezi 1867-1908 arasında değişikliğe uğramıştır. Bu yıllar arasında zaman zaman Kesme köyü ve Geben, Andırın kaza merkezi olmuştur. 1867 yılında kaza merkezi Kesme köyü, 1286/1869 da Andırın, 1303/1886 de Geben, 1321/1903 den sonra Andırın kaza merkezi idi.
1906 yılında Andırın’a bağlı 48 köy vardı. Bu köyler; Çiçekli, Boztopraklı, Akpınar, Babekli, Takvalar, Kabaağaç, Sarıdânişmend, Karamanlı, Bektaşlı, Abazalı, Fatmalı, Ağcakoyunlu, Acemli, Kesim, Tokmaklı, Arablar, Kızık, Anacık, Gökahmedli, Bahadırlı, Kayıkcı, Mollamehmedli, Kuzgun, Köleli, Tartatlı, Sumaklı, Boynuyoğunlu, Bostanlı, Boğazören, Çamurluk, Soğancılar, Balık, Efrağızlı, Darıovası, Orçan, Mitilemirler, Çukadarlı, Kabakesme, Davarlar, Torun, Hacıveliuşağı, Gökçeli, Şuyulgı, Bunduk, Sisne, Geben, Tavidli, Kürtler.
Ayrıca bu tarihlerde Göksun da buraya bağlı olduğu için Göksun’un 33 köyü ile beraber toplam 81 köy bulunuyordu.
1906 yılına gelindiğinde geçen kırk yıl içinde idari düzenlemeler yapılmış ve kaza idare meclisinde tabi azalar ve seçilmiş azalar bulunuyordu. Tabi azalar: Nâib Mehmed Efendi, Müftü Mustafa Efendi, Mal Müdürü Mehdi Efendi, Tahrîrât Kâtibi Hanifi Efendi. Seçilmiş azalar: Mehmed Ağa, Hacı Efendi, Agop Ağa, Karabet Ağa idi. Seçilmiş azalar içerisinde iki müslüman, iki gayrimüslim bulunuyordu. Bu tarihte kazanın Mal Kalemi, Tahsil Heyeti, Bidayet Mahkemesi, Şeri Mahkeme, Maarif Komisyonu, Nüfus İdaresi, Ziraat Bankası, Telgraf Ve Posta İdaresi, Reji İdaresi vardı.
3. Nüfus
20. Yüzyıl başlarında Andırın nüfusu 20 bin civarındadır. 1900-1906 arasında nüfusta önemli bir artış gözükmüyor. 1900-6 arasında artan nüfus 1355’dir. Toplamda % 7.3 lük artış gerçekleşmiştir. Gayrımüslim nüfus % 14-15 civarında kalmıştır.
Tablo: 20. yy. Başlarında Andırın Nüfusu
Tarih |
Nüfus |
1318/ (1 Mayıs 1900 - 19 Nisan 1901) |
18556 |
1319/ (20 Nisan 1901 – 9 Nisan 1902) |
19117 |
1320/ (10 Nisan 1902 – 29 Mart 1903) |
19399 |
1321/ (30 Mart 1903 – 17 Mart 1904) |
20292 |
1322/ (18 Mart 1904 – 7 Mart 1905) |
20317 |
1323/ (8 Mart 1905 – 24 Şubat 1906) |
20164 |
1324/ (25 Şubat 1906 – 13 Şubat 1907) |
19911 |
4. Eğitim, dinî, ticari ve sınai müesseseler
1876 yılında Andırın kazasında, hükümet konağının yanısıra 8 câmi, 10 mescid, 8 kilise, 16 sıbyan mektebi, 2 hristiyan mektebi, 9 dükkân, 47 su değirmeni, 6 boyahâne, 3 bağ, 10 bahçe, 2 fırın vardı.
1906 yılına gelindiğinde hükümet konağı, 2 karakolhâne, 15 câmi, 5 sıbyân mektebi, 1 Ermeni kilisesi, 1 protestan mektebi, 4 medrese, 3340 hâne, 5 han, 72 dükkan, 9 değirmen, 5 fırın, 3 aded tahta hızarı fabrikası (kereste atölyesi), 2 kahvehâne, 3 anbar, 1 debbâğhâne vardır. Bunlardan hükûmet konağı, 1 karakolhâne, 2 kahvehâne, 3 medrese, 1 fırın Andırın merkezde, diğerleri Göksun nahiyesi ve bağlı köylerinde bulunuyor idi.
Kazada ilk ve orta düzeyde okullar bulunuyordu. İlkokul sıbyan ve ibtidai mekteb, ortaokul ise rüşdiye adı altında kaydedilmişti. Kazada kadim usûlde medrese eğitimi de yapılıyordu.
1293/1876 yılına ait verilerde 16 sıbyan mektebi ve 2 hristiyan mektebi vardı. 1303/1886 de kazada 15 mekteb, 2 medrese, 7 tekke bulunuyordu. 1300/1883 ve 1302/1885, 1307/1890 yıllarına ait verilerde İslam sıbyan mekteblerinde okuyan 200 talebe olduğu belirtilmiştir. Aynı yıllarda, Medâris-i İlmiye-i İslâmiye adı altında 5 medrese ve bu medreselerde okuyan 10 talebe vardı. Bu medreseler kadim usûlde eğitim faaliyeti yürüten kurumlar idi. Talebe azlığı dikkat çekmektedir.
1318/1900 de “Mekteb-i Rüşdiye” olduğu kayıtlı ve hoca kadrosunun münhal yani boş olduğu gözüküyor. 1321/1903’de ise okulun ismi “Mekteb-i Rüşdî-i Mülkî” idi. 1322/1904 de 5 sıbyan mektebi, 1 protestan mektebi, 1323/1905 de Sultan Abdülhamid’in ismine atıfla Hamidiye İbtidai Mektebi yani İlkokulu vardı. Muallimi Mustafa Efendi idi. 15 talebesi vardı. 1906 yılında 5 sıbyân mektebi, 1 protestan mektebi ve 4 medrese eğitim veriyordu.
5. Ekonomi
1906 yılına ait bir kayıt, kazanın iktisaden kalkınmasının güçlüğünü şöyle ifade eder: “Andırın'ın merkez-i kazâ ciheti gâyetle taşlık ve ormanlıkdan ibâret ve çayır mahalli olduğundan terakkî meziyetinden ârîdir”. Diğer taraftan Göksun ile ilgili şu yorumu yapar: “Göksun Nâhiyesi Tâcirlü ve Bozdoğan aşîretlerinin yaylası, Sivas ve Kayseriye'ye giden kârbân ve yolcuların güzergâhı ve Elbistan ile Aziziye'ye araba işlemekde olduğundan kâbil-i terakkidir”[9].
Bu coğrafi kısıt ve çevre şartlarıyla birlikte kazada tarım ve hayvancılık ana faaliyet dalıdır. Bu özellik ülke ekonomisine de hakimdir. İlçede buğday, arpa, korkuz, çavdar, burçak, gilgil, darı, pamuk, tütün, çeltik, bakla, fasulye, susam, nohud, mercimek, yer elması, kavun, karpuz, kabak, üzüm, şeftali, elma, armud, nar, erik ve ceviz yetiştiriliyordu. Bu ürünler kaza içerisinde tüketiliyordu. İncelediğimiz salnameler içinde 1869-1873 yıllarında kazanın tarımsal yapısı ve hayvancılığı konusunda ayrıntılı cedveller hazırlanmıştır. Örnek olarak 1873 yılına ait verileri incelediğimizde bitki tarımı yapılan tarım araziler, çayır, ormanlık alanlar ve nadasa bırakılan (felahat) önemli yer tutmaktadır. Dutluk, bağ, zeytinlik yok denecek kadar azdır. Maraş merkez, Hassa, Bulanık, Andırın, Zeytun, Elbistan, Pazarcık’dan oluşan Maraş sancağı geneli içerisinde Andırın’ın tarım alanları % 5 civarındadır (düzeltilmiş toplama göre % 3.4).
Tablo: 1873 yılında tarım alanları
|
Çayır |
Orman |
Arâzî-i Hâliye |
Arâzî-i Mezrû‘a |
Bostan ve Bağçe |
Dutluk |
Bâğ |
Zeytunluk |
Felahât Tarla |
Dönüm |
Dönüm |
Dönüm |
Dönüm |
Dönüm |
Dönüm |
Dönüm |
Dönüm |
Dönüm |
|
Andırın |
25.000 |
26.000 |
2.000 |
25.000 |
0 |
150 |
250 |
120 |
27.000 |
Sancak Yekunu |
35.625 |
245.749 |
51.082 |
237.755 |
2.136 |
473 |
42.900 |
285 |
549.610 |
Düzeltilmiş Yekun |
|
|
(49.082) |
397.755 |
|
(507) |
|
|
546.610 |
Kazada tarım üretimi ise aşağıda tabloda gösterilmiştir. Toplam tarım üretiminin sancak içerisindeki payı % 2.4 dür. Tarım ürünleri içerisinde darının payı % 16, tütün % 11, kırmızı biber % 32, incir % 9, Armud % 15 dir. Buğdayın payı ise % 2.6 dır.
Andırın’da 1873 ile 1926 ve 1927 yıllarındaki buğday ve arpa üretimi mukayese edildiğinde şu sonuçlara ulaşılmıştır. Kaza genelinde 1873 yılında 768, 1926 da 1.080, 1927 yılında ise 216 ton buğday üretilmiştir. Arpa ise sırasıyla 76.5, 400 ve 939 ton üretilmiştir[10].
Kazada tarımsal üretim içinde bir kısım sınai bitkilerden ürün sağlanmaktadır. Kökboya, mahmude, alaçehre, çehri, mahleb, çörekotu, kişni, kimyon, sakız, mazı, palamut, ipek kozası gibi.
Meyve ve sebze türünden; İncir, ceviz, fındık, keçiboynuzu, nar, elma, ayva, armut, kavun-karpuz, soğna, sarımsak, üzüm.
Bu ürünler içinde alaçehri, kırmızı biber, incir, ceviz, nar, armut, kavun-karpuz, soğan, sarımsak, üzüm tarım ürünleri içinde belli ağırlığı olan ürünlerdir. Alaçehrinin sancak genelindeki üretim payı % 52, kırmızı biberin % 32’dir.
Tablo: 1290 / 1873 yılında tarım üretimi
|
Keyl-i Âsitâne |
Kg |
|
Kıyye |
Kg |
Kıyye |
Kg |
|||
Buğday |
30.000 |
768.000 |
Yer Elması |
10 |
13 |
Sakız |
20 |
26 |
||
Arpa |
3.000 |
76.800 |
Pamuk Kozası |
3.800 |
4.864 |
Kırmızı Biber |
1.200 |
1.536 |
||
Korkuz |
75 |
1.920 |
Duhan |
5.000 |
6.400 |
Mazı |
15 |
19 |
||
Çavdar |
245 |
6.272 |
Arı Kovanı |
1.000 Adet |
Palamud |
120 |
154 |
|||
Burçak |
850 |
21.760 |
Bal |
500 |
640 |
İncir |
500 |
640 |
||
Darı |
6.000 |
153.600 |
Balmumu |
140 |
179 |
Ceviz |
1.000 |
1.280 |
||
Sisam |
140 |
3.584 |
Yapak |
650 |
832 |
Fındık |
20 |
26 |
||
Pirinç |
1.500 |
38.400 |
Keçi kılı |
8.000 |
10.240 |
Keçiboynuzu |
25 |
32 |
||
Bakla |
8 |
205 |
Deve Yünü |
55 |
70 |
Nar |
500 |
640 |
||
Fasulye |
9 |
230 |
Kök Boya |
15 |
19 |
Elma |
50 |
64 |
||
Nohud |
100 |
2.560 |
Mahmûde Otu |
210 |
269 |
Ayva |
50 |
64 |
||
Mercimek |
200 |
5.120 |
Alaçehri |
500 |
640 |
Armud |
500 |
640 |
||
|
|
|
Çehri |
60 |
77 |
Kavun - Karpuz |
5.000 |
6.400 |
||
|
|
|
Mahleb |
500 |
640 |
Soğan |
1.000 |
1.280 |
||
|
|
|
Çörekotu |
50 |
64 |
Sarımsak |
500 |
640 |
||
|
|
|
Kişniş |
250 |
320 |
Üzüm |
9.000 |
11.520 |
||
|
|
|
Kimyon |
30 |
38 |
İpek Kozası |
50 |
64 |
1873 yılında kazanın hayvancılık kapasitesi sancak geneline oranla büyük baş ve yük hayvanlarında % 14, kümes hayvancılığında % 8’dir. Kazada arıcılık yapılmakta, bal ve balmumu elde edilmekte, hayvancılıkta et ve sütün dışında hayvanın kılından ve yününden faydalanılmaktadır. Kazanın bu tarihteki koyun, keçi, inek, manda, öküz, at, beygir, kısrak gibi et, süt ve yük hayvancılığının kapasitesi 1926 yılından daha yüksektir. Kümes hayvancılığında 1926 yılı daha yüksektir[11]. Bu kapasite düşüşünün, savaşlar, kuraklık, göç gibi bir çok sebebi vardır.
Kazada iki ormanlık alan bulunmaktadır.
Tablo: 1873 yılında hayvan varlığı
|
|
Adet |
|
|
Adet |
Çift Hayvânât |
Manda |
220 |
Damızlık Koyun |
Koç |
300 |
Öküz |
2.400 |
Dişi Koyun |
5.500 |
||
Damızlık Manda |
Erkek Manda |
120 |
Kuzu |
1.200 |
|
Dişi Manda |
200 |
Damızlık Keçi |
Teke |
500 |
|
Velan (Malak) |
200 |
Dişi Keçi |
30.000 |
||
Damızlık Karasığır |
Boğa |
470 |
Oğlak |
25.000 |
|
İnek |
3.150 |
Koşum |
Ânek (Bargir) |
450 |
|
Dana |
1.350 |
Katır |
2 |
||
Damızlık Hergele |
Aygır |
15 |
|
Deve |
150 |
Kısrak |
600 |
|
Merkeb |
260 |
|
Tay |
450 |
|
Tavuk ve Horoz |
7.250 |
|
|
|
|
|
Hindi Tavuğu ve Kaz |
700 |
Kaza genelinde kısmen zenaat üretimi de görülmektedir; kilim, alaca, aba, şalvar, çuval, bez imal edilmekte, bu mamuller kazada ve Maraş, Adana, Elbistan gibi kentlere arzedilirdi. Göksun'da Çerkezler tarafından savatlı gümüş işleri imâl olunurdu.
6. Kaza Bütçesi
Andırın’ın 1900 sonrası 6 yıllık bütçe gelirlerinin seyri şöyle gelişmiştir. 1900 de toplam 488.300 kuruş gelir, 1906 yılında 762.588 kuruşa yükselmiştir. Vilayet toplam kamu gelirleri içindeki payı ise % 10.1-12.2 arasında değişmektedir. Gelir kalemleri Aşar bedeli, Ağnam ve deve rüsumu, Bedel-i askeri, Emlak ve Temettu vergisi ve diğer gelirlerdir. Aşar geliri zirai üretim geliri olup (1925 yılında kaldırıldı[12]), toplam gelir içindeki payı % 38.9-52.5 arasındadır. Hayvancılık geliri ise % 23,7-% 34,8 arasındadır. Kazada bütçe gelirleri içinde tarım ve hayvancılığın payı %69-76.2 seviyesindedir.
Giderler ise 87.500 kuruş olup sabittir. Toplam vilayet giderleri içindeki Andırın’ın payı ise % 8.7 ile sabittir. Kamu giderleri Maliye, Adliye, Dahiliye ve Şer’iye olmak üzere dört kalemde toplanmıştır.
Aşardan toplanan hasılat 1900’de 190.000 kuruştan 1906 yılına gelindiğinde 400.000 kuruşa yükselmiştir. Hayvancılıktan sağlanan hasılat ise aynı yıllar içinde 170.000 kuruştan 181.000 kuruşa çıkarak daha yavaş artmıştır. Aşar gelirlerinin yükselmesi doğrudan zirai üretimin artışı ile ilgilidir. Aşar gelirini yukarıya çeken diğer bir etmen ise 1321/1903 tarihli nizamnameye göre nisbet % 12.5, yani sekizde bire çıkarılmasıdır.
7. Kazada kullanılan ölçü ve tartılar
Kullanılan ölçü ve tartılar tas, kıyye, sümün, batman, nüki olup bölgesel farklılıklar göstermektedir. Bu ölçülerin ayarları buğday tartısı hesabı üzere takdir olunmuştur. Diğer tarım ürünlerinde farklılık arzeder. Andırın’da geçerli ölçüler şunlardır:
1 Tas : 6 Kıyye
1 Kıyye : 400 Dirhem
10 Kile : 8 Sümün
1 Sümün: 10 Kıyye
1 Batman: 12 Nüki
1 Nüki : 200 Dirhem
8. Sonuç yerine
Andırın, 20. yy başlarında idari sorunların başı çektiği bir dizi güçlüklerle başetmek zorunda kalmıştır. 1907 yılında Göksun’un kaza olmasıyla nahiye statüsüne geriler ve bu idari yapı 1924 yılına kadar devam eder. Zaman zaman kaza merkezinin Andırın yerine Kesme köyü ve Geben’in olması, kaza merkezinin gelişmesini etkilediği söylenebilir. 1903 yılından sonra Andırın kaza merkezi olur, ancak bu durum kısa sürer 1907 Kasımında Göksun’a bağlanır. Sancak içinde kazanın tarım alanlarının payının 1873 yılında % 5, üretimin ise % 2.4 gibi bir paya sahip olması tarım kapasitesinin kısıtlı olduğuna işaret eder. Kazanın hayvancılığa elverişli olması dolayısıyla et-süt ve yük hayvancılığının sancak içindeki payı % 14, kümes hayvancılğının ise % 8 lere ulaştığı görülmektedir. Tarım üretiminde göreceli olarak hayvancılığa kıyasla yüzyılın başlarında iyileşme görülür. 1900 den 1906 yılına gelince bütçe gelirleri içinde aşar vergisi 190 binden 400 bine çıkmış, hayvancılıktan sağlanan hasılat ise 170 binden 181 bine çıkmıştır. Aşar gelirlerinin yükselmesi tarım üretiminin arttığını gösterir.
Osmanlı Salnâmelerinde Andırın Kazâsı (1284-1326 / 1867-1908) adlı eser okuyucu ile buluştuğunda Osmanlının son elli yılına tekabül eden bir dönemde Andırın’ın daha birçok bilinmeyenine tanık olacağız.
1290 / 1873 tarihli Halep Salnamesinde Andırın kazasının bulunduğu kısım
[1] 14 Rebiülahir 1333/1 Mart 1915 tarihli irade ile Maraş müstakil liva haline getirildi. BA, DH. İD, Dosya no:222, Gömlek no:21, Belge no:12.
[2] BA, DH.MKT., 1106/72; DH. TMK. S. 61/66.
[3] BA, DH.TMK.S., 61/66.
[4] BA, TMK.S., 61/66.
[5] BA, İ.DH, nr. 1460/1325. L/17.
[6] BA, DH.İD., 144-1/24.
[7] BA, DH. İD, nr. 144-1/24. İdari statüdeki değişiklik ile ilgili daha ayrıntılı bilgi ve belgeler için bkz, S.Öztürk-A.Sarıkaya; Göksun Tarihi, İstanbul 2010, s. 111-117.
[8] Resmi Ceride, sayı 65, 7 Şaban 1342, 13 Mart 1340 Perşembe/ 13 Mart 1924.
[9] 1322 Tarihli Halep Vilâyeti Salnamesi için bkz. Said Öztürk, Osmanlı Salnamelerinde Maraş Sancağı, İstanbul 2006, c. 2, s. 578, 805.
[10] 1925-1926-1927 Yılları Devlet Salnameleri
[11] 1925-1926-1927 Yılları Devlet Salnameleri
[12] Aşar 1925 yılında kaldırılınca yerine mahsulat-ı arziye vergisi konulmuş ve ayrıca binde altılık eski arazi vergisi oranı sekiz kat artırılmıştı. İlave olarak hayvan başına alınan sayım vergisi yükseltilmiş, köylü küçük üretici korumasız halde, piyasa ile devlet arasında sıkışıp kalmıştır. Bkz. İlhan Tekeli-Selim İlkin, 1929 Dünya Buhranında Türkiye’nin İktisadi Politika Arayışları, Ankara 1983, s.220; Yahya S. Tezel, Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi (1923-1950), İstanbul 1994, s. 373.