Goca Ahmet Ağa

Röportaj

Celil ÇINKIR

YAŞAR KEMAL’İN ÜNLÜ ROMAN KAHRAMANI İNCE MEMED’E EŞKIYALIĞIN İNCELİĞİNİ ÖĞRETEN GEBENLİ ÜNLÜ EŞKIYA KOCA AHMET AĞA

Lozan Anlaşması’nın imzalanmasından itibaren özellikle Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yeni kurulması ve devlet teşkilatının kurumsallaşarak adliye ve güvenlik hizmetleri yönünden beklenildiği şekilde görevini yerine getirememesi nedeniyle yaklaşık bir on yıl kadar süre ile adı konulmamış bir fetret devri yaşanmış ve Anadolu’nun bir çok yerinde olduğu gibi Toros Dağlarında da devlet otoritesi neredeyse tamamen kaybolmuştur. İşte bu dönemde Andırın’da Kadirlili ve Andırınlı eşkıyaların sığınma yeri olarak bilinen Ağçadağ, Tuvaras Vadisi başta olmak üzere Aşağı Andırın olarak bilinen Tokmaklı – Geben arasındaki coğrafya eşkıyaların cirit attığı bir bölge olmuştur. Bu dönemdeki eşkıyaların büyük çoğunluğu devlet otoritesindeki zafiyetlerden kaynaklanan haksız uygulamalar neticesinde dağa çıkmışlardır. Bunların eşkıyalıkları devlet düzenini yıkmaktan ziyade kendi haklarını savunmak ve bölge insanını da haksızlıklara karşı korumak amaçlıdır. 1933 yılında ülke genelinde devlet otoritesinin sağlanması için eşkıyalara yönelik af çıkarılır ve dağdan inerek teslim olmaları istenir. Bu çağrı bir çok yerde amacına ulaşır. Andırın’da da eşkıyalar dağdan iner ve bunlar yasal işlemlerin yapılması amacıyla Kozan’dan Adana’ya sevk edilirken 31 Temmuz 1933 tarihinde Tırmılhöyük’te kurşuna dizilen 31 eşkıyanın 14 tanesi Andırınlıdır.

Yalnızca Andırın’ın değil tüm Torosların en ünlü eşkıyalarından Eşkıya Koca Ahmet’in hayatından önemli bir kesite Eşkıya Koca Ahmet’in torunu Ahmet Kayıran ve 1950’li yılların başında 13 yaşında iken Andırın ilçesi Bektaşlı Mahallesinin CINCIKLAR obasından tek başına İstanbul’a giden ve Nişantaşı’nda 5 yıl kadar bayan kuaförü yanında çalıştıktan sonra oradan da İngiltere’ye giden ve Londra’da dünyanın en iyi 10 kuaförü arasına girerek İngiliz Kraliyet Ailesinin de kuaförlüğünün yanı sıra dünya güzellik yarışmalarında jüri üyelikleri de yapan ve halen İngiltere’de yaşayan Eşkıya Koca Ahmet’in yeğeni Süleyman CINCIK ile yaptığım röportajlar ile açıklık getirmeye çalışacağım.

Eşkıya Koca Ahmet asla devlete karşı bir eylemde bulunmamış olsa da Andırın’da onun varlığını hissetmeyen mahalle ya da mezranın yanı sıra Andırınlı yok gibidir. 1989 yılında 96 yaşında iken vefat eden dedemden işittiğim kadarıyla Andırın kaymakamlığı Eşkıya Koca Ahmet yakalanıncaya kadar ilçe çapında tüm köylüleri seferber olmaya çağırır. Eşkıya Koca Ahmet’in Ağcadağ’da yakalanması ile birlikte Andırınlılar rahat bir nefes alırlar. Aslında Koca Ahmet Andırın’ın Robin Hood’udur. Onun ile ilgili olarak araştırma ve derleme çalışmalarımda elde ettiğim bilgileri Dergimizin bu sayısından itibaren tefrikalar halinde Tirşik okurları ile buluşturmaya gayret edeceğim. Sizleri yaptığım çalışmalarla baş başa bırakıyorum.

***

Ben Celil ÇINKIR: Bugün 18 Temmuz 2015. Ramazan Bayramı’nın ikinci günündeyiz. Kahramanmaraş ili, Andırın ilçesi, Geben Mahallesi’nde Kayranlı Dağı’nın eteklerindeyiz. Misafirlerimiz Koca Ahmet Lakaplı, 1930’lu yılların ünlü eşkıyalarından, İnce Memed’in de ilham aldığı eşkıyalardan, Koca Ahmet’in torunu, yiğit lakabı ile anılır, Ahmet Ağa ile beraberiz. Ahmet Bey’in soyadı Kayıran. Yine bir misafirimiz daha var konumuzla ilgili. Süleyman Cıncık ağabeyimiz. İngiltere’de yaşarlar Koca Ahmet’in yeğeni olur kendileri. Ben sözü fazla uzatmadan, Koca Ahmet’in torunundan başlamak istiyorum. Ahmet Ağa bize Koca Ahmet kimdir? Doğumundan başlayarak ölümüne kadar olan hayat hikayesini kendisinden anlatmasını rica ediyoruz.

 

Ahmet Ağa: Öncelikle teşekkür ederim abim. Koca Ahmet, İsmail Ağa, İsmail Kayıran ve Elif’ten olma. Bunlar beş bacı, üç erkek kardeşler.

 

Celil Çınkır: İsimleri nedir hatırlıyor musunuz?

Ahmet Ağa: İsimleri baştan başlayabilirim. En büyük kardeşinin ismi Eşe olması lazım. Eşe Kayıran, İsmail Ağa’nın kızı. Arkasından, Ahmet Kayıran, arkasından Ayşe Kayıran, arkasından Hatice Kayıran, arkasından Fadıma Kayıran, arkasından Memet Kayıran, arkasından Hüsne Kayıran ve arkasından onlardan mazlum olarak, akli dengesi bozuk olan Memiş Kayıran. Bunlar bu şekilde şekillenmişler.

Celil ÇINKIR: Nüfus olarak nereye kayıtlı Koca Ahmet.

Ahmet Ağa: Efendime söyliyem Işkıya Koca Ahmet, Andırın Geben Kasabası’na kayıtlıdır. Eskiden kasaba dediğimiz ama şu anda Maraş’ın Andırın ilçesine bağlı bir mahalle oldu.

Celil ÇINKIR: Tahminen kaç yıllarında doğuyor?

Ahmet Ağa: Tahminen, onu tam olarak bilemiyorum ancak 1910’lu yıllar diyebiliriz. 1930’lu yıllarda ışkıya olduğuna göre öyle düşünüyorum doğum tarihini. Koca Ahmet Musulla, o zamanın Musul Osman, Musul Abdurrahman, onların evlerinde oturmakta, oradan ışkıya çıkmaktadır. Evet oradan ışkıya çıkmaktadır.

Işkıyalığının başlangıcı şu şekildedir. Burada bir yağ çalınıyor. Al yağsı. Bu mal yağsının çalınmasını tabi dedemin üzerine atıyorlar. Dedemi o zamanlar karakola götürüyorlar.

Celil ÇINKIR: Miktarı fazlamıymış bu çalınan yağın?

Ahmet Ağa: Bilemiyorum o kadarını. Bir yağ çalındığı biliniyor yani. Yağın çalındığı biliniyor yani. Bunun üzerine Koca Ahmet, karakolda dayak yiyor, hırpalanıyor, bir-iki ay kadar da cezaevinde yatıyor. Cezaevinden çıkışın, insanın adı çıkacağına canı çıksın derler ya, o misali yine. Bir bağcı soyuluyor yine. Adı çıkışın bağcı soygunu da Koca Ahmet’in üzerine atılıyor. Koca Ahmet’in daha o bağcının soyulduğunda, ailesiyle Musullarda oturduğundan ayağı yarıkmış. Ayağa kalkamazmış. Daha yeni yeni dirilmeye başlamış. Onlar ne kadar dediyse de, bu adam hastaydı, ayağa kalkamıyordu, ayağı yarıktı dediyse de, kimseye inandıramamışlar yani. Karakoldan yine gelmişler. Musulların evinin arkasında oturuyormuş dedim. Karakoldan gelmişler, demişler kine Koca Ahmet’e. Koca Ahmet seni Karakoldan istiyorlar demişler askerler. Tamam demiş, bu da önceki şeyle, yağ ile alakalı bişey zannetmiş. Aşşağa inmiş. Ben geliyorum siz gidin demiş. Aşşağa inmiş gabanını giymiş. Mavzeri almış. O zamannarın mavzer silahı. Baran derik, ordan Baran Depesinden yukarı çıkmış, ışkıya olmuş. Işgıyeliği böyle başlamış. Yani önceki şeyden hapis yattığı için onun süreci devam ettiği için buradan 2-3 yıl bir hapis cezası gelir zannetmiş. Yapmadığı bir suçun cezasını çekmemek uçun. O zamannarın şartında dağa kaçıyor yani o bağcı soygununu tam demiyollar. Yıllar sonra da buradan Tarımvedeli İsmail isimli birisi lakabına Tam Veli derler ve Ali onbaşı derler bunlar dedeme yemek götürür-getirirlermiş. Yıllar sonra da Koca Ahmet bu yağ olayına, bağcı olayına şöyle bir cevap vermektedir. Demiştir kine “Yağı çalanları buldum da, bağcıyı soyanı bulamadım” demiş. Yağı çalannar da kendine ışkıya olduktan sonra Tarımvedali İsmail dedikleri azzık götüren, yiyecek içecek götüren Tam Veli ile Ali onbaşının çaldığını öğrenmiş. Hatta Tam Veli biraz babayiğitmiş. Tam Veli ışkıya olacak olmuş. Dedemgile katılacak olmuş. Yukarı gelip taş atma güç denemesi yaparlarımış. Orda öbür ışkıyalar demiş kine Tam Veli’ye, Tam Veli biraz babayiğitmiş. Demiş kine Tam Veli’ye, bu bize yarar da öbürküler yaramaz demiş Ali Onbaşıynan Şey. Yağı çalannara öbür kişi. Zayıf oldukları için. Bunlar da tabi ışkıya olmak istemiş. Dedem çekmiş Tam Veli’yi çok severmiş tabii, Tam Veli’ye dutmuş demiş kine; “Ben bu ..oku bir sefer yedim, işin içinden çıkamıyorum, bu iyi bir şey değil, kengerin, kenger deriz yani bir ot, kengerin gapırtısndan gorkuyoruz, bu iyi bir şey değil, …tirin gidin lan demiş. Işkıyalık kim siz kimsiniz demiş. Zamanın Tam Velisi şimdi burada çocukları yaşıyor, bunları anlatırlar. Tabi ki o arada Tarımvedali İsmail yağı çaldığı için onnara biraz tokat vurmuş, bu ..oku ben sizin yüzünüzden yedim hesabı, yani öyle dememiş de tokat vurmuş onnarı tokatlamış. İyi bir ..ok değil …tirin gidin demiş ve böylece Koca Ahmet ışkıya çıkmış. Tabii ki gel-gitler olmuş Koca Ahmet’te. Şu anda benim amcam var bir tane hatta, benim halamla evlenmiş ayrılmış bir adam var. Biraz akli dengesini kaybetmiş. Burada lokantada öyle bir karşılaştık. Amca gel buyur yemek ye diyeşik, köy adamı olduğu için yakınnaştı, sen kimin oğlusun falan dedi, Koca Ahmet’in torunuyum diyeşin, “Vay Ahmet Emmim, Vay Ahmet Emmim” dedi öyle akli dengesi gitmiş. “Vay Emmim vay” dedi. Emmisine, dayısına gızdı, gızdı da dağlara vurdu gendini dedi. Gelip giderimiş. Haksızlığa tahammül edemez imiş Koca Ahmet böyle bir insanmış.

Celil ÇINKIR: Eşkıya olunca tabii ki insanın aklına mutlaka bir adam öldürme gelir. Eşkıya olup da adam öldürmeyen yoktur sanırım.

Ahmet Ağa: Koca Ahmet iki evliyimiş. Benim öz ebemden önce bir hanımı, Şerife Karı, buradan Fakılar Derik, Fakılar sülalesinden, Gürleklerden. Fakı Ali’nin bacısıyımış. Şerife garı. Ondan da hatta üvey halam var. Döne isminde bir kızı var. Üvey halamın ismi de Döne. Koca Ahmet’in kızının ismi. Şerfe karıyınan evliyimiş. Tabii ki Şerife Garı çok güzel bir bayanmış. Güzellik başa bela tabii ki. Koca Ahmet dağda iken, burada Aynalı Ahmet diye birisi varımış. Aynalı Ahmet isminde. Tabii ki bu da dedemin yaşıtlarından, anlatılanlara göre ben öyle tahmin ediyorum. Aynalı Ahmet. O zamannar bayannar suya, çeşmeye gederken millet yolun kenarında dinelirimiş, millet satırının içine şeker atallarımış, sevdiklerine mektup atallarımış, falan hesabı. Böyle bir dedikodu çıkmış. Koca Ahmet tarafından Aynalı Ahmet öldürülmüş de fakat o öldürmemiş.

Celil ÇINKIR: Koca Ahmet ile Aynalı Ahmet’in akrabalığı var mı?

Ahmet Ağa: Şu anlar var da o zamannar yok. Şu anda bizlerden kız alma, kız verme gibi nedennerden dolayı akrabalık var. Ama o zamannar yok. Efendime söyliyem, Aynalı Ahmet benim ebeliğime Şerife Garı’ya askıntılık etti diye dedikodu çıkıyor burada. Dedikoduyu çıkaran da o kadar tuhaf ki, günümüz şeylerinde kadınnar, hep kadınnardan olmayız, gadınnar  hepimizin anası bacısı amma yine bu dedikodular kadınnardan çıkıyor bu şereat benim duyduğuma göre. Bu aynalı Ahmet’in akrabalarından ve bizim emmilerden olan hanımı, emmimizin dedemin emmi çocuklarıyınan evli olan Hatça Garı isminde bu dedikoduyu çıkaran. Mahmut Ağa Murat deriz, aynalı Ahmet’in bacısımıyımış, bu neyimiş, iki tane bayanın yüzünden böyle bir dedikodu çıkıyor ortaya. Dedikodu çıkışın bu olay dedemin annesine haber geliyor. Cırrık Elif’e. Cırrık Elif derler lakabıyla. Cırrık Elif’e habar geliyor. Cırrık Elif dedeme habar yolluyor, diyor kine böyle böyle durum oğlum diyor. Dedem de o arada Aynalılara habar yolluyor. Aynalılara diyor kine, oğlunuzu vururum diyor. Namus işi bu diyor. Oğlunuzun terbiyesini verin hesabı. Arkasından da zaman geliyor geçiyor, bunlar tabi ki vururum kelimesini duyuşun, onun da na kadar doğru na kadar yannış olduğu bilinmiyor tabi. Koca Ahmet tabi bunu sonradan yıllar sonra düzeltiyor bu olayı. Ona ileride geleceğiz tabi ki. Bazı içerikleri ve bilgileri vererek gideceğim. Sırası geldiğinde de ona geleceğim. Şimdi, Koca Ahmet, tutuyor bunnara öyle habar gönderişin, Aynalı Ahmet tarafı da şöyle bir laf ortaya atıyor, demiş oluyor. Dedikodu mu artık, ne olduğu bellisiz tabi ki bunun. Ama dedikodu olduğu kesin. Koca Ahmetteki mermiler, silah da bizimkiler kum tozumu diye bir yaygara çıkıyor burda. Böyle bir yaygara çıkışın, tabi ki dedem, Ağılkaya derik Kayranlı Dağlarında, Ağılkaya’da. Bu Aynalılar oraya konarımış. Aynalıların çadırına iniyorlar bir akşamüstü. Dedem çadırının içine giriyor, Mavzerle yatağı yorganı kaldırıyor böyle, bakıyor ki bir tek kadın yatakta Aynalı Ahmet’in hanımı. Hanife Garı. Onun da ismi Hanife. Yat bacım diyor, Koca Ahmet, benden sana zarar gelmez diyor. Ahmet nerde bana Ahmet lazım diyor. Kadın da tabi ki korkudan kocasına zarar gelir diye. Diyor kine Ahmet böyle böyle askere gidecek, muayene için Andırın’a getti diyor. Hanifi Garı ö:le diyeşin dedem oradan çıkıyor, gidiyor. Bostandere deriz. Bostandere’nin yukarısında Camızyokuşu var. Oraya pusuya yatıyor. Halbur yaylasına yakın bir yerde. Oraya pusuya yatıyorlar. Tabi ki muayene bir tek Aynalı Ahmet gitmiyek. Daha başkaları da var. Burdan birkaç tane isim verebilirim. Hıdır Memmet Durdu Derik onun oğlu, efendime söyliyem, Memiş deriz o. O arada onnar geliyor öteden beri Andırın’dan muayeneden. Dedemgil pusuya yatmışlar. Dedem o arada bir sigara dolamış. Sigarayı dolamış, parola koymuş sigarayı. Parola olarak koymuş. Ben konuşturacağım ener suçluysa sigarayı ateşliyeceem, vurun emri veriyor yanındaki arkadaşlarına. Sigara parolasıyınan. Sigarayı doluyor o arada dedem şöyle ayrılıyor oradan, onnara oradan sesleniyor. Yozcu adında, Ilık adında, Efe adında, Dede adında, ışkıya bunun arkadaşları. Ilık ordan sesleniyor. Ilık diyor kine Aynalı Ahmet ayrılsın gerisi yoluna devam etsin diyor. Öyle diyeşin tabi ki, öbürküler ayrılıyor gidiyor yine de arkalarına dönüp dönüp bakıyorlar giderkene, dedem miş, Işıl Memiş deriz, Işıl Memiş dedemi tanıyor. Dedemi de severimiş. Dönüyor geliyor Ahmet Ağa, yapma diyor. Dedem diyor kine, Memiş diyor, sennen dostluğumuz ayrıdır, bu namus davasıdır diyor. Bu işe girme diyor. Ne dediyise yok diyor dedem. O arada Memiş dönüyor, gidiyor tekrar. Aynalı Ahmet’in karşısına dineliyor bu şekilde. Aynalı Ahmet’e diyor kine, lafı geriden alıyor. Konuşturacak. Beni vuracak olmuşsun Işkıya Koca Ahmet’inen. Karşındayım vur beni bakayım diyor. Yargılamak istiyor tabi kendince. Bu arada Ilık, insan vurmaktan zevk alırımış. Ilık denilen şahıs. Kadirlinin ışkıylarından. Bre Ahmet Ağa diyor, İti ne konuşturuyorsun diyor. Irz düşmanını, namus düşmanını diyor. Bir tane sıkıyor Aynalı Ahmet’e.  Ordan kafasından vuruyor. Düşüyor oraya ve orada ölüyor Aynalı Ahmet, bu şekilde ölüyor. Tabi ki dedem, Aynalı Ahmet kısmını anlattım çünkü, bazı şeyler karıştırır şeyi, Aynalı Ahmet kısmını komple bitireyim. Dedem, Ağcadağ var bu tarafta, Ağcadağ’da yakalanıyor.

Celil ÇINKIR: Yakalanmaya geçmeden başka bildiğiniz şeyler var mı? Onları da anlatsanız.

Ahmet Ağa: Bunnarı parça parça annatayım ki okuyanın kafası karışmasın. İnsanlar dört dörtlük annamayabilir belki, bölersek. Ağcadağı’nda zehirlenmiş falan dediğimizde insanlar annamayabilir yani. Ağcadağ’da yakalanıyor Koca Ahmet.

Celil ÇINKIR: Bu olaydan hemen sonra mı yakalanıyor Koca Ahmet Ağcadağ’da?

Ahmet Ağa: Bu olaydan sonra deel tabi kine, daha sonra yakalanıyor. Epey bir zaman sonra. Koca Ahmet yakalandığında, Gambur yüzbaşı varıdı bir tane Andırın’da. Kambur Yüzbaşı yakalıyor. Gambur Yüzbaşıyınan da daha evvelinde bir problem olmuş. Kambur Yüzbaşı burada bizim emmilerimizi, dayılarımızı sıkıştırırmış. Tabi ki devletin görevi de bu. Kambur Yüzbaşıyınan bir problemi oluyor. Kambur Yüzbaşıyı da vurmuyor af ediyor evinde. Evine varıyor. Koca Ahmet benim diyor. Benim emmimi dayımı rahat bırakacaksın diyor. Onların kimseye kötülüğü yoktur diyor. Benim de kimseye kötülüğüm yoktur diyor. Ben ışkıya çıktım amma başımda işler varıdı diyor. Bu işin içine girdim diyor. Bu şekilde oluyor. Kambur Yüzbaşı burada yakalıyor. Ağcadağ’da. Koca Ahmet’i. Koca Ahmet yakalandıktan sonra tabi ki köyünde, Geben Köyü’nde bu duyuluyor anında, Koca Ahmet Ağcadağı’nda yakalanmış diye. Yakalandıktan sonra, buradan Aynalı Ahmedin kardeşleri var. Aynalı Hilmi falan Onlar buraya geliyorlar, dört kardeş bunlar. Dedemin eli bağlı tabii, zehirlenmiş, biraz hastaymış, dedem otururkan böyle aşşaa indiriyollar, Gambur yüzbaşı Ağcadağı’ndan. Dedeme üç-dört depik vuruyor Aynalı Ahmedin gardaşı. Bu arada Gambur yüzbaşının dedeme bir faydası oluyor. Gambur yüzbaşı diyor kine Aynalı Ahmedin gardaşlarına; Ulan diyor bu adam suçsuz yere adam da vurmiyek, eşkıya da olmıyak diyor. Bırakın bu adama vurmiye diyor. Bu adamı bu haliyinen koyursam sizin hepinizi buğar atar diyor. Defolun gedin ulan diyor. Bunu Angara sağ salim isdiyor diyor. Zaten o arada Gozan’a gediyor dedem. Aynalı Ahmedin gardaşlarının şeyi öyleyidi.

Celil ÇINKIR: Kozan’a götürüldüğüne göre bu olay 31 Temmuz 1933 tarihine yakın bir zamanda olmalı. Zira o tarihte Kozan cezaevinden yargılanıp serbest bırakılmak üzere götürülen ve Adana’ya 40 Km. mesafedeki Tırmıl Höyük’te 31 eşkıyanın kurşuna dizilmesi olayı vuku bulmuştur.

 

Ahmet Ağa: Efendime söyleyeyim,  o mevzu’a sonra döneceğim. Bu anlattığım kısım Aynalı Ahmet kısmı idi köyümüzden olan. Efendime söyleyeyim Koca Ahmet, ışgıya olduğunda bu yüzbaşı olayını annadayım. Veyahut biraz daha geriden alıp geliyim, yüzbaşıyı daha sonra annadayım. Gaca Ahmed’in Yanık Abdullah deriz, Yanık Abdullah halbuki çok sevdiği bir arkadaşıyımış  Çamurlu’dan. İreli gelirimiş, Yanık Abdulla’nın bir gün evine varmış. Sufra serilmiş, yemek verilmiş. Dedem Goca Ahmed yemekden bir gaç lokma alıyor. Yemeğin zehirli olduğunu anlıyor. Bu arada Yanık Abdulla’nın çocukları varımış. Yanındaki mavzeri galdırıveriyor, çocuklara dürtüyor, siz de yiyin diyor. Zehiri kimin goydurduğunu annamak isdiyor. Bu arada Yanık Abdulla’nın hanımı, dedemin ayağına, Goca Ahmed’in ayağına yapışıyor. Diyor kine; Ahmed Ağa biz de hata yok diyor, Yanık Abdulla goydurdu diyor. Gaçtı diyor şu anda diyor. Öyle diyeşik tabi ki Dedem zehirli. Ordan çıkıyor dedem Yanık Abdulla’nın peşine. Yanık Abdullıya Ağcadağı’nda yakalanıyor. Ağcadağı’nda bir çoban, İnce Memmed dedikleri, ben öyle sanıyom, öyle tahmin ediyorum. Tabii ki bulduğum belirtiler, ipuçları beni bu fikre taşıyor. Çoban yoğurt ve süt getiriyor dedemin zehrini kesmesi için. Orda yakalanıyor, bu Gambur yüzbaşı falan da geliyor. Orda Gozan’a gediyor. Gozan cezaevine gediyor. Orda yemin ediyor. Yanık Abdulla diyor sen de benim arkadaşımıdın, beni satdın diyor. Seni vurmak benim hakkım oldu artık diyor.

 

Devamı edecek