Angutların Aşkı

Güneyden gelen göçmen kuşlar zurba zurba koca göle konar. Gölün üzerine buradan uçar Karga çayırı, sisse, Geben ovalarının sulak çayırlarına konar, gezer dolaşır koca göle inerler. Koca göl kışın kayakların karlarının erimesi ile değirmenler çeviren gözünden fışkıran suların doyasıya dolduğu göldür. Akan suları sülüklü dereden çayırları sulayarak, akar, kör suluya kavuşur. İşte; onlarca göçmen kuş türleri düğün alayı gibi döner, dolaşır koca gölün üzerinde.

Bunların başında da Angutlar gelir. Angutlar toplu uçar, toplu konarlar. Eşsiz dolaşmaz, uçmazlar. Koca gölün sedirler, boylu otları oranına, yumurtalarını saklar, burada çoğalırlar.

Yavruları önce otlar, sazlar arasında paytak paytak yürür, sonra kıyılara, sonra koca göle açılırlar. Koca göl gecesinde, gündüzünde angut kuşlarının şenliğine döner, seyri de duyumu da doyumsuz olur.

Angutlar kutsal olmalı ki, kimse vurmaz, etini yemez. Yanlız çocuklar, haşara ve yürekli çocuklar, göl kıyısında sazlar, otlar arasında angut cücüğü kovalar. Tutarlarda sever göle bırakırlar. Bakar beslerler. Ondan mı başka nedenden mi, ötürü gamlı kasvetli yankılı olur. Duyanları yürekten yaralarlar.

İşte koca gölde angutların aşkına izafeten “Angutların Aşkı” olur. Civarda yaşanan bir öykü dillere destan olur, Yayılır. Günü gelince de yazılır.

"Bak sana bu gölün hikâyesini anlatayım. Bunun adı Angut gölü. Bu gölde kiremit renginde ördekler yaşar." İsmet bunu söylerken iki ayrı çift angut sağ tarafta gölün kıyısında kanatlarını havalandırıyordu. Sol tarafta daha uzakta da bir grup angut sürüsü yüzüyordu. İsmet bunları Elif'e gösterdi. "Bu yörede angutların kutsal bir kuş olduğuna inanılır. Bunların kutsallığı erkek ve dişilerinin birbirlerine çok sadık ve bağlı olmalarından kaynaklanır. Bak hep çift gezerler. Bunlardan bir tanesi ölürse diğeri de ölünceye kadar onun başından ayrılmaz. Ölüsü çürüyüp yok olursa veya etçil hayvanlar tarafından yenilerek yok edilirse eşi ölünceye kadar onun yasını tutar ve bir başka angıtı kendisine eş edinmez. Bir başkası ile zorla bir kümeste yaşamaya mahkûm edilse bile o hep ölen eşine sadık kalır. Yeni eşinin yanında yaşıyormuş gibi görünse de ölünceye kadar aklı fikri eski eşinde kalır. Onun için insanlar buna kutsal bir yaratık olarak bakarlar. Kutsal olduğu için insanlar bunları hiç avlamaz, öldürmez, hatta yumurtasını bile yemezler.

Zamanın birinde Bunduk köyünde Avcı Osman varmış. Osman uçar kaçar demeden her attığını vururmuş. Yani köyün en iyi avcısı o imiş. Bir gün yine böyle bir eylül ayında şu karşıdaki Dumanlı dağına ayı avına gelmişler. Avcılar üç koldan ayıyı kuşatmışlar. Ayı onların arasından mezleğe ağaçlarını ve kayaları siper ederek kaçmış. Buradan Maraş yoluna doğru gözden kaybolmuş. İnatçı olan Avcı Osman hırsından onu takip ederek bu gölün kıyısına kadar gelmiş. Ayı karşı dağı aşıp gidince de yetişemeyeceğini anlamış. Hem acıkıp hem de susadığı için şu ilerideki çatal ardıcın dibinde mola vermiş. Nasıl olsa av eti yerim diyerek yanına da hiç azık almamış. Bu gölde angutları görünce bunları da bir çeşit ördek zannederek bir tanesini ateş ederek avlamış. Avlanan Angut ölür ölmez Avcı Osman'ın gözleri görmez olmuş, dili tutulmuş, elleri ve ayakları çont olmuş. Ardıcın dibine yığılıp kalmış. Tüfeğin sesini duyan diğer avcılar sesin geldiği yere giderek Avcı Osman'ı bulmuşlar. Bir de bakmışlar ki Osman'ın vurduğu ördeğin ölüsü gölün kıyısında otların arasında duruyor. Ölen angutun eşi de onun başında bekliyor. 'Bre Avcı Osman senin azığın bata da tüm gün aç dolanasın, hiç Angut öldürülür mü, sen onun kutsal bir kuş olduğunu bilmez misin!' diye hayıflanmışlar. Avcı Osman'ı sırtlarına alarak köye götürmüşler. Avcı Osman o perişan haliyle acılar içerisinde 10 sene yaşamış ve sonunda ölmüş. Bu 10 sene boyunca hem kendisi hem de ailesi çok ızdırap çekmiş."