Sabır Atları

Hüseyin Gök duygu şairi. Yerli. Her şiiri ağacın kökleri gibi bu toprağı sarıyor. Her şiir bir koşan at gibi. Ağacın kökleri gibi derin, koşan atlar gibi engin. Yahya Kemal’de de bu duygu var. “Aldım rahatça kırlarının hür havasını” der. Gökte Kahramanmaraş’ın şiir ikliminden aldığı hür havayla beyan yeleli atlarını koşturur. Yani dizelerini.

Sabır atları, bin yıllık medeni yetin çetin yüklü bekçilerine kinaye gibidir. Elimizden kayıp gidene hayıflanan şair; nerede bizim kayıp atlarımız, nerede bizim sabır atlarımız.

Sabır bin yıldır bu topraklarda düşülen her müşküle panzehir olmuştur. Keder denizinde boğulurken kurtarıcı sandalımız.

Bu topraklarda ufka bakan herkes biraz yaralı aslana benzer. Bir yanı direnirken, bir yanı teslimiyet içindedir. Ve karşımıza; can çıkar, canan çıkar, dost çıkar. Anne çıkar, anne baştan sona şair. Gökyüzü, kıyam, koşu atları, sütliman kanacadır siluetleri ile sarar sarmalar.

Şair Kafdağı’nı arayan Anka kuşu misali küllerinden doğup, kanat çırpıp kadim ülkeye yolculuk yapar ve karar hala Kafdağı’na yani bu Ülkeye.

Aslında Kafdağı’nın ardında bir şehir vardır. Her şehir biraz Kudüs’e benzer. Yetim, yalnız. Şair bu kalkışından uzun bir yolculuğa çıkar güvercin kanatlarını çırparak hem de ürkek. Gündüzler, geceler, düşler, sarı akşamlar, ayazlar, korlar, kurşunlar.

Ağacın gövdesine suyun yürümesi gibi, umutlanır, umut saçar. “Gelecek bir gün” der. Yolcu yolunda gerek misali yürür yürür.

Hüseyin Gök, kadim şehir Kahramanmaraş’ı mıh gibi yüreğinde taşır.

Kıyam halinde daim, Anadolu’nun bağrında, sürdürür duruşunu mütevekkil.