Artisler Kahvehanesi

Hüsnü Karcı

Anadolu da 1960’lı yıllar sinema yıllarıdır. Ta k,i 1970’lerin ortasına dek böyle sürer. Bu yıllarda kadın objesi yani çıplak film furyası başlar. Sağ-sol denilen terör dalgası kasabalara/köylere kadar yayılır. Sinema dönemi söner.

Sinemanın parlak yılları, aynı zamanda gençliğe şekil verilen yıllar olur. Kız veya erkek olsun her genç bir artisti idol/rehber/kahraman edinir. Onun gibi giyinir, konuşur, davranır. Kendini onunla özdeştirir. Hatta isim takar. O yıllarda her genç artist olmak, film çevirmek, birine âşık olmak hayali/özlemi ile çağını yaşar.

Bu gençlerin arasında aykırı tipler çıkar, cesaret eder kendini sinemanın merkezine İstanbul’a, sinemanın kalbine Yeşilçam’a atar. Çılgın diyeceğimiz böyle gençler sinema dünyası içinde yer almaya, tutunmaya çalışırlar. O düzenin içinde düzenin kurallarına uyanlar kalır, uymayanlar atılır. Gençlerin sinema aşkıyla Yeşilçam civarında çektikleri şileler/katlandıkları cefalar ileriki yıllarda bir anı ve ders olarak kalır.

Hüsnü Karcı böyle bir genç. Yeşilçam dünyasının içinde emeklemeden tutunup yönetmeye varan bir çizgide mücadele eder. O yıllarda Anadolu’dan kopup gelen, artist olma hayalleri kuran gençlerin yaşamlarına tanık olur ve yaşamlardan mizahi bir dille anlatarak bir kesit sunar. “Artistler Kahvesi”.

Artistler kahvesi dramatik, komedi bir dönem romanı. Sinemayı, geçmişi, dünya toplumundan kesitler sunar. Adeta bir belgesel kapasitesinde eser sergilenir. Kendi ifadesiyle “artist olma hayaliyle… Cemalin öyküsünü anlatıyor”. Gerisini romana bırakalım.