Kısık Vadisi

Kısık vadisi bir roman. Bir vadide yaşayanların kesiti. Osmanlıdan, Yemenden, Cihan harbinden, hayat mücadelesinden akıp gelen çizgidir. Yamaçlarına kurulu toprak damlı evlerde iç içe yaşanmışlıkların hikâyesi. Öğle bir yaşanmışlık ki zaman bir tahterevalli gibi ileriye geriye çıkrık aleti gibi sarıyor ileriye geriye. Ve hayat yaşana yaşana geçiyor.

Derslerle dolu dolu bir hikâye. Bedenlere giydirilmiş duygu gömlekleri. Çıkarılmacasına giydirilmiş gömlekler her yaşta her bedende. Bizim Anadolu tarihimiz esasen duygu tarihimizdir. İnsan penceresinden bakan, bu yanımızı besleyen ne varsa insanidir. Dağlar, tepeler, kısıklar, ağaçlar, bitkiler, hayvanlar, keçiler, hepsi bizim yaşam nehrimizde akan sulardır. Kâh çağlayan, kâh deli dolu, kâh durgun.

Bu atmosferde tahammül edilemeyecek ağırlıkta yükler, açılar, dramlar, hayat kesitleri. Ve bunlar direnen koca koca yürekler. Tutunmak için amansız direnmeler, tavır alışlar, duruşlar.

Kısık vadisi hayatın ağırlaştığı, hemde her yaşta ayrım yapmadan yüklendiği zamanlarda geçer. O geçişte soluk, koca koca umutlar, bekleyişler.

Bir çocuğun bekleyişi
Annenin bekleyişi
Babanın bekleyişi
Dedenin-ninenin bekleyişi
Akrabalar
Komşular
Göçler
Dönüşler
Ayrılışlar

Kısık vadisi, yaşadıklarını yaşamadan öte, yaşadıkça yazılmışa benziyor. Gücünü saflık, samimiyet ve sessizlikten alıyor.

Kısık vadisi hepimizin hayatını karanlık gördüğü, kaybedişleri kabullendiği, karanlık yolculukta elimize tutuşturulan fener gibidir.