Orhan Benli

Tokyo sergisiyle ilgili saptamalarda bulunmadan önce İnan Öner’den bahsetmek istiyorum.

Emekli resim öğretmeni anne, baba 1989 Yunus Nadi Senaryo Ödülü’nün ve Anadolu’da Kızılca Halvet (2007) romanının yazarı.68’li Tarsuslu bir çift.

İnan Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi Japon Dili ve Edebiyatından sonra Momboso bursuyla, Tokyo’ya gider ve karşılaştırmalı edebiyatında mastır yapar.Sanatla uğraşması üniversite yıllarına Ankara’ya uzanır.O yıllarda benim resimlerimin hayranıdır.Özel davetler yaparak Ankara’daki Japon dostlarına Orhan Benli resimlerini sunar, kendiside üniversite masraflarını çıkarırdı.Japonya’da heykel eğitimi almış Akiko ile evlenir, Ekin adında sevimli bir çocukları olur.

Benimle insani ve sanatsal ilişkilerini devamlı sıcak tutmuştur İnan Öner..Bu süreç içerisinde Orhan Benli resimleri Japon özel koleksiyonlarda yer aldı.

Bir buçuk yıl önce istek var sana Tokyo’da bir sergi yapalım ağabey dedi..Bende okeyledim ve işe koyulduk.Sergiyle ilgili doneler verdi bana.Japon mekanları bizdeki gibi büyük değil, orta ve küçük ebatlar hazırlamamın daha isabetli olacağı konusunda görüş birliğine vardık.

Galeri Mediterraneo, Tokyo’da galerilerin yoğun olduğu Daikanyama da faaliyet gösteren, galeri Akdeniz anlamına gelen bir mekan.Galerist bayan Sachie Hamakawa her yıl İtalya’nın Akdeniz kıyılarında tatilini geçirir.Galerinin adı bu esinlemeden.

Resimleri, İnan Türk Hava Yoluyla, serginin açılışından 2-3 ay önce iki aşamada götürdü Tokyo’ya..

Toprağımın güzel insanları Doktor Hasan Tibet ve Doktor Ali Sarıbıyık birlikte paylaşarak Türk Hava Yolundan gidiş-dönüş biletimi alarak sürpriz yaptılar bana.

Ataları, Orta Asya’nın steplerinden gelen bir oğuz-avşar ressamın, uzak doğuya giderek Günümüz Türk Çağdaş Resmini tanıtması ve temsil etmesinden doğal ne olabilirdi.

Bizden yedi saat on beş dakika ilerde tokyo.Yeme içmemde bir sıkıntı olur kaygısıyla valizime marketten barbunya konserve, acılı ezme, humus,ton balığı ve zeytin aldım. Daha önce Cebelitarık’a kadar uzanan yurtdışı yolculuğum en çok 3 saat sürmüştü oysaki. Yeşilköy’den direk, Tokyo-Narita havalimanı on iki saat otuz beş dakika çekiyordu.Bu kısmı düşndürüyordu beni.Yolcuların çok az kısmı türktü.Neyse ki balayına çıkan bir çift ve ayrıldığı eşini ziyaret etmek için giden Antalyalı genç bir kardeşimizle yakın oturduk uçakta.

Japonların bir kısmı eşofmanla ve rahat giysilerle dolaşıyorlardı.Çift koridorlu büyük uçakta üç yüz elli’ye yakın yolcu vardı.Hiç bir yolculukta uyuduğum olmamıştır.Burda da öyle oldu.Bitmeyen zamanda uyanık giden ressam.. Önümdeki bilgisayarda nereden geçtiğimiz gözüküyor, çevremde herkes uyuyordu.. Çin’i geçip Japon deniz sahasına girince oranın yerel saatiyle sabah oluyordu.

Güneş’in doğuşunu görmek istiyordum.On bir bin metre yükseklikten sağ ön taraf aralıktaki penceremin perdesini kaldırdım ki, kuvvetli güneşin etkisiyle renklenmeye çalışan beyaz bulutların dansı soyut bir resimdi sanki..Uykusuz kaldığıma çok mutlu oldum.Baktım hala uyuyanlar var çevrede,kapattım perdeyi,büyük ama sakin bir havalimanı Narita..Kontrolden geçince karşıladı İnan beni.Tanıştığım Türk çiftten  ayrıldım,onları sergi açılışına davet ettim ve bir davetiye verdim.İnan’la beraber bir otobüse bindik ve Tokyo’nun merkezine, kuzeyden güneye doğru hareket ettik.Çevrede yeşil pirinç tarlaları uyanıyor.Şehir merkezinin içinde caddeler bomboş,nerde insanlar diye seslendim İnan’a..İşteler bir kısmı da yer altında metrodalar ağabey dedi..Bana bu tenhalık çok tuhaf geliyordu.Ama herkes çalışınca kavramaya başladım olayı.. Akasaka’ya geldik ve otelime yerleştim.

Akşam 17:00 de serginin açılışı olacak sen dinlen ağabey, ben iki saat önce gelirim diyerek ayrıldı İnan.Kısa bir dinlenmenin ardından birlikte önce Shibuya-Ku sonra Daikanyamamachi ye galeriye vardık.Japon davetliler galeriyi doldurmaya başlamışlardı vardığımda.Dikkat çeken bir kültür farkı..Galerist Hamakawa gelen misafirlere terlik veriyordu bana da terlik verdiler.Ayakkabılarımı çıkardım,terliğimi giyerek sergiye geçtim bunu herkes yapıyordu.

Yoğunlaşınca kalabalık Hamakawa bir konuşma yaptı.İnan çeviri yapıyordu.Sonra beni çağırdılar,duygularımı ifade etmemi istediler.Karizmatik ve samimi bir hava içerisinde,sponten duygularımı belirttim kendilerine ve beni uzun uzun alkışladılar.Çok saygılı davrandılar bana karşı.Özellikle bayanlar daha sıcak ve içtendiler,bunu hemen görebiliyorsunuz.

Andırından çıkıp ülkesini temsil eden bir ressam olarak sonsuz bir güven hissettim.Dünyanın ikinci büyük ekonomisine sahip bir ülkede,mütevazi davranışlar sergileyerek Türkiyeli bir ressama değer  vermeleri, sanatı paylaşmaları ve satın almaları takdir edilecek bir olaydı kendime güvenim ve saygım arttı.Ressam olduğumu hissettim.Okasaka ve diğer illerden gelenler olmuştu.Bana hediyelerle gelenler vardı.Tokyo’nun en tanınmış sinema yönetmeni Yoshitomo Hanada, arkadaşı Maiko Miyakowa, yazar Sayumi Kamakura, şair Eriko Ono, Japon Devlet Tv.sinden Akihiro Takenaka ve eşi…

Genç heykelci Masami Alai.Nazım’ın seçme şiirlerini yayınlayan yayınevi  yöneticisi Yusuke  Kawana, arkadaşı ,Ms. Kazuka Fujii,Japonya – Türkiye Cemiyeti Başkanı Juko Omagarı, eleştirmen Koichi Asano, fotoğraf sanatçısı Chizuko Kato, Art kritikçi Shımasaki Yoshinobu, Gazeteci Sayumi Kamakura,Ressam Haruki Sakuraba, Yoshıtaka Tahara, Galerist Taiko Nakazawa, Waseda University’den Izumi Saıto, koleksiyoner bayan  Maiko Miyakawa ,Bay Kocima.

Japonya Deprem Derneği Başkanı ve İzmit ,Adapazarı’na defalarca gelen Kwanseı Gakuın Unıversity’den Profesor Takeshi Sekıya.Tokyo büyük elçisi Sermet Atacanlı, Ateşe Osman Y. Bekaroğlu, Japon-Türk Tercümanı Yoshiko Ozawa, Türk iş adamı Can Çetinkayalı ve bilmediğim onlarca Japon sanatsever.

Özellikle şunu belirtmek isterim; Japoncada kitaplar ve yazılar  sağdan sola ve yukardan aşağıya doğru okunuyor ve yazılıyor.Sergiden sonra kalabalık Türk ve Japon grup beni kendi geleneklerinde akşam yemeğine aldılar.Yer sofrasında ve Japon usulü yemekleri ikram ettiler.Her günümü programlamıştı  İnan Öner..İki gün İnanla birlikte önce Japon Modern Sanatlar Müzesini yani kendi geleneksel Japon sanatçılarının müzesini sonrada Modern Batı Sanatlar Müzesini dolaştık.Çok sıkı geleneksel ressamları vardı.Özellikle kendi hazırlamış oldukları toprak boyalarıyla ve çok geniş ebatlı yine özel kağıtlar üzerine yapmış oldukları renkli denemeler muhteşemdi.Batı sanatları müzesinin girişinde otuz tane orijinal Rodin heykeli ile gezmeye başlıyorsunuz.Müzenin içinde ne ararsan var,12. y.y Rönesans resminden 20.y.y günümüz dünya resmine kadar.Bir salonda kırk tane Claude Monet vardı.Paul Gauguin den Vincent Van Gogh ‘ a tüm emprestyonistlerin dışında Jean Dubuffet ten Jean Miro ve Pablo Picasso ya tüm dışavurumcularda mevcuttu.

Arkasından; üç gün kendi imkanlarımla metroya binerek Tokyonun semtlerini dolaştım.Galeriler, sergiler,kültür merkezleri..Caddeler ışıl ışıl ve pırıl pırıl.Tokyonun yeraltını üç yüz altmış derece ve on dört çeşit metro ağıyla donatmışlar.En uzak yer yirmi beş dakika.Toplumun tüm kesimi metroyu kullanıyor bir metro durağında alt alta üst üste beş kat metro sistemi mevcuttur.Metrodan bir anda bir milyon insan çıkıyor, en çok metrodan çıkışta zorlandım.Metro sabaha kadar ve kısa sürelerde hareket ediyor.Işıl ışıl ve çok temiz..O kadar insan yolculuk yapıyor ama kargaşa yok, internet çok hızlı ve her yerde çekiyor.Dünya mutfağı var yeme-içme pahalı.Özellikle narenciye,zeytin ve yeşillik daha da pahalı meyvelerde aynı ölçüde.Batıdan ekonomik ve teknolojik anlamda çok ilerdeler.Toplum olarak kendi içlerinde birbirlerine çok mesafeliler ama Türklere karşı oldukça sıcaklar..

Bu sergiyle uzak doğunun ve dünyanın önemli bir ülkesini,sanat merkezini, ayrı bir kültürü tanımış oldum.Benim için gerçekten çok keyifli ve heyecanlıydı..

Galeri


Orhan Benli
Orhan Benli
Orhan Benli