Ali Çanak

Söyleşi: HÜSNÜ KARCI
ALİ ÇANAK İLE SÖYLEŞİ
Avukat Ali Çanak ile yaptığım bu söyleşiden çıkardıklarım: Zeki, çalışkan "'Anadolu” insanının Yokluk-yoksullu-çaresizlik içerisinde bile 'var olma' nedenlerinin idrakiyle, şuurlu bir şekilde, Vatan-Millet kavramım her şeyin üstünde ve ön planda tutarak 'hasletlerimiz' manasında engin hoşgörü, tevazu ve kadirşinaslık hissiyatıyla tüm zorlukları, engelleri mucizevi gayretlerle aşabilme, toplum içerisinde "statü-saygınlık”' kazanabilme gerçeğidir.
Hüsnü Karcı: "Yüz, kalbin aynasıdır" derler. Ben bu tanımı sizin yüzünüzde belirgin görüyorum.
Ali Çanak: Çok teşekkür ederim Hüsnü Bey. Teveccühünüz. 'Güler yüzlü' olmak. Güzelliktir, iyiliktir. Efendimizin de ayrıl zamanda bir sünnetidir, O bakımdan insanlara 'güler yüzlü' olmaya çalışıyoruz.
Hüsnü Karcı: Mütevazi ve çelebi duruşunuz var.
Ali Çanak: Yine teşekkür ederim. Sizin bakış açınız. "Mütevazi” olabilmek. "hoşgörü" sahibi olabilmek iyi bir Şey tabi ki, belki ben yapmaya. Uygulamaya çalışıyorum ama 'öyle olduğum' kanaatinde de değilim.
Hüsnü Karcı: Dönemsel Olarak net/flu geçişlerle yaşam çizginizi anlamak istiyorum. Çocukluk ve ilk gençlik Yıllarınızdan bahseder misiniz? Nerede doğdunuz. Nasıl yaşadınız? Çocukluk, İlk gençlik yıllarınızda hayalleriniz, hedefleriniz neler idi?
Ali Çanak: Hüsnü Bey 1956 yılında Andırın'a bağlı Efirağ71 köyünde doğdum, İlkokulu, Kavaklı'daki ilkokulda bitirdim. Okulla evimizin arası kırk beş dakikalık bir mesafeydi. Çok zor şartlarda gittik geldik okula, Daha sonra Kahramanmaraş Yatılı Ortaokulu'nu kazandım. O okulda öğretmenlerimin ve çevremin bana çok destekleri oldu. İşin doğrusu; yatılı Okul olmasa hiçbir şekilde okuyamazdım, belki köyde çobanlık bile yapamazdım.
Akabinde. 1976 Yılında Konya,' Akşehir Öğretmen OkuIu'ndan mezun oldum, Daha sonra ise İstanbul Hukuk Fakültesi'ni bitirdim. Fakülte sürecinde öğretmenlikte yapıyordum, 1984 yılından beri de Gaziosmanpaşa'da serbest Avukatlık yapıyorum.
Çocukluğum; çalılı, dikenli, ekin tarlarında davar/oğlak güderek geçti; ama hayatımın en güzel yılları. o yıllarmış meğer. Bunu da söylemiş olayım. Özlüyorum o günleri...
Memleketimden bu yüzden hiç kopmadım. Çocukluğumda davar/oğlak güttüğüm yerleri gezip dolaşıyorum, Nostalji yaşıyorum. Çokta mutlu oluyorum. Andırından kopamayışımızın en önemli nedenlerinden biri, yaşadığımız 0 günlerin kalan güzel hatıralardır,
Hüsnü Karcı: Yaşadığınız o yıllara dair unutamadığınız hoş anılarınız olsa gerek.
Ali Çanak: Tabi, çocukluk dönemlerime dair çok anılarım vardır. Hiç unutamadığım bir şey: bir seferinde, davar güdüyorken hayvanın birine bir taş attım. Hayvancayız Çırpına çırpına öldü. Rahmetli Anam akşam eve döndüğümde 0 Keçinin olmadığını görünce. Yalancıktan gece hayvanı aramak durumunda kaldım. Bir gün sonra da sözde davar güttüğüm yerde aramış oluyorum ya; "işte Ana hayvan burada yok, ölmüş!” dedim. Rahmetli Anacağımız da "ah yavrum, bunu yılan sokmuş" dedi ama bu foyam, daha sonra öğretmenlik yıllarımda ortaya çıktı.
Hüsnü Karcı: Nasıl bir tepki verdi?
Ali Çanak: Oklavayı aldı -geldi dövecekti beni şakacıktan. Ben de "Anacığım yapma etme” dedim. Ellerinden öptüm. Bir şekilde gönlünü aldım ama hiç unutamadığım bir 'anı' olarak çocukluğuma iz düştü! Her "Andırırdı” çocuğun başından böyle şeyler geçmiştir mutlaka.
Hüsnü Karcı: Köylü kimdir? Köylü olmak nedir, nasıldır?
Ali Çanak: Atatürk: "Köylü milletin efendisidir" diyor. Bu sözcük. Çok anlamlı! Gerçekten köylüler hiç bozulmamış halleriyle geleneklerini, göreneklerini, örf ve adetlerini aynen yaşayan-yaşatan keşimdirler, Şehir kültürü değişkendir„, Köy kültürü; halis. Samimi, candan, içten. Yapmacıksız bir sıcaklıktır. O kültürü hep özlüyoruz. Köylü olmak bir şanstır şereftir,
Hüsnü Karcı: Şöyle bir çelişkide var; şehirlerde veya köylerde yaşayan günümüz insanlarının birçoğu, şimdilerde moda ya: köylü ise, şehirli: şehirli ise. Köylü olmanın muhabbetini yapar dururlar, Nedir bu çelişkinin aslı/özü? Köylünün 'efendi' duruşu aşınmakta mıdır yoksa?
Ali Çanak: Son bir-iki yıl Andırın'a gittiğimde bu durumu müşahede ettim, Şehirlerde olduğu üzere. Köylere de birtakım teknolojik araçlar girmiş, Televizyon var internet var, diğer sosyal var. Ancak; sıraladığım teknolojik yeniliklerden dolayı köylerde bayram, yardımlaşma, imece gibi sosyal dayanışmaların aşındığını gördüm! „ Bu durum beni gerçekten çok etkiledi.
Özellikle çocukluğumdaki bayramları hiç unutamıyorum O bahara gelen bayramlarda güzel kokulu rengârenk çiçeklerin arasında bir araya gelirdik. Sofralarımız açardık, kim ne yapmışsa paylaşırdık Hoş programlarımız. Bayramlaşmalarımız olurdu, Arna şimdilerde: memlekete her gidişimde gördüklerim o ki: köylüler bayramlaşmak için birbirlerinin evlerine dahi gitmeyebiliyorlar, Yardımlaşmıyorlar bile, 31_1 durum. 'şehir kültürümün', 'köy kültürü' üzerindeki tesiri, tezahürü olsa gerek. Şahsen bu kaybedişlere üzülüyorum
Hüsnü Karcı: Üniversite yıllarınıza dönelim mi? Seçtiğiniz branş. Gönlünüzde yatan aslan mıydı? Nerede. Hangi üniversitede okudunuz? Öğrencilik yıllarınızda zorluklar yaşadınız mı?
Ali Çanak: Tesadüfen gelişen durumlardı. Öğretmen Okulunu bitirdiğimde 'Tıbbı'; yani 'doktorluk' mesleğini düşünüyordum, Tercihimde birinci sırada 'Tıp' vardı ama altıncı sıradaki Hukuk geldi. Onda da bir hayır varmış, Tıp okuyamazdım, ailemin mali imkânları belliydi; ama Hukuk okuduğum zamanlarda hem öğretmenlik yatım. Hem Hukuk Fakültesi'ni bitirdim. Netice İtibariyle hakkımda daha 'hayırlı' bir sonuç oldu, Mesleğimden memnunum, bu meslekte insanlara yardımcı olmaya çalışıyorum. Maddi kazancın ötesinde
İnsanların dualarını da aldığım zaman son derece 'manevi haz' duyuyorum, Tabi, öğrencilik yıllarımda çok sıkıntılar çektim! Hiç unutamadığım bir anımı da anlatmak isterim, Öğretmen Okulu'nda okurken, o zaman "Oralet” diye bir içecek vardı. Çok lezzetliydi, Şimdilerde benzerleri var mıdır bilmiyorum ama o "Oralet"i içmek için yirmi beş kuruş lazımdı. Yirmi beş kuruşu bulamadığım için ben kantine gitmezdim. Dışarıda, karda. Soğukta beklerdim.
Öyle zor günlerden geçtik, Allah'ın bugünlerine şükrediyorum.
Hüsnü Karcı; Avukatlık mesleğini İcra ediyorsunuz, İstanbul gidi büyük bir kentte Avukatlık yapmanın zorlukları var mıdır?
Ali Çanak: İstanbul'da her meslek zordur. Avukatlık mesleği dana da zor, Adliyeler çok dağınık. İstanbul'da yaşamakta zor ama başkada şansımız da yok. Düzenimizi bu şehirde kurmuşuz. Mecburen bu şehirde yaşamak durumundayız.
Hüsnü Karcı: Neden Noterlik, Hâkimlik, Savcılık değil de Avukatlık?
Ali Çanak: Bu da tamamen tesadüf Hüsnü Bey. Ben esasında askerlik öncesi Hâkimlik imtihanını kazanmıştım. Hâkimlik stajı yapıyordum, Altı ay staj yaptım_ Daha sonra askere gittim, Askerlikte bir soruşturma sonucunda 'Sakıncalı Piyade' addedildik. Askerlik dönüşü meslekten soğudum, Memnuniyetlikten soğudum, Avukatlıkta karar kıldım. O da tenim hayatıma yön veren enteresan alaylardan birisiydi ama "hakkımda hayırlısı Olmuş" diye de düşünüyorum,
Hüsnü Karcı: Daha öncesinde öğretmenlik yapıyordunuz, o yüzden bir 'soruşturma' geçirmediniz mi?
Ali Çanak: O dönemde bir soruşturma geçirmiştim, tabi o dönemde 'dernekçilik' vardı. Bir derneğe üye Olduğum İçin beni askerlikte” Sakıncalı Piyade" yaptılar, Askeri Hâkimliği- Savcılığı düşünüyordum esasında Tüm bu olanlar. Kaderin cilveleri… 'Müspet' manada yönlendirildiğimi düşünüyorum.
Hüsnü Kartı: İstanbuI'un iki yakasına devasa "Adliye Sarayları” yapılıyor, İşleriniz kolaylaşarak mı?
Ali Çanak: İşler kolaylaşır: çünkü iki adiye olunca çantanızı alıp diğer işleri de yürütme şansınız var, En azından adliyeler arasında dolaşmaktan kurtulmuş oluyorsunuz.
Hüsnü Karcı: yeni Adliye Saraylarında özel 'Avukat Odaları' olacak galiba? Ali Çanak: Evet. Avukatlar için biraz daha rahat ortamlar oluşacak.
Hüsnü Karcı: "Hukukçu Aile" diyebilir miyiz?
Ali Çanak: Evet. Benim üç kızım, bir oğlum var, Kızlarımdan bir tanesiyle meslektaş Olacağız, Birisi öğretmen oldu, Diğeri. Dış Hekimliği Fakültesi'nde öğrenci. Oğlum da liseye devam ediyor. Yani, öyle de denebilin
Hüsnü Karcı: Zaman zaman Politikayla da ilgilendiniz. STK'larda üst düzey görevler aldınız. Çelebi duruşunuz Avrupai politikacı tipine andırmakta, Kavgacı değilsiniz, Listelik her anlayıştaki insanlarla sıcak diyalog kurabilme yetisine sahipsiniz.
Ali Çanak: Bunlar İltifatlarınız. Teşekkür ediyorum. Ben kendimi öyle görmüyorum. Evet. Siyasetle uğraştım, Bir partimizden Gaziosmanpaşa'da İlçe Başkanlığı Yaptım. Bir dönem Belediye Başkan Adayı oldum. Bir dönem Milletvekili Adayı oldum ama seçilemedik. Nasip-kısmet iş bunlar. Ancak buna rağmen, o dönemde çok büyük tecrübeler edindim, İnsanlara yardımcı olmanın manevi hazzını hep yaşadım. Çeşitli derneklerde ve Sivil Toplum Kuruluşlarında görev aldım. Bunlardan da hep fayda gördüm, En azından 'utkumu' genişlettim.' hoşgörümü' genişlettim. Dediğiniz gibi 'Avrupai' siyasetçilik bizim haddimize bile değil ama 'mütevazi' bir anlayışla insanların dertleriyle hemhal olmayı seviyorum.
Hüsnü Karcı: Doğrusu o 'görünüşte' politikacı tiplerini memleketimizde de görmek istiyoruz.
Ali Çanak: Evet. Tabii ki doğru. Her çeşit fikre açık Olmak lazım, Saygı duymak lazım. Eyleme dönüşmemek. Çevreye zarar vermemek kapıyla her çeşit fikrin ortaya konulması. Anlatılması, dinlenilmesinde fayda vardır; çünkü bu şekilde doğrular ortaya çıkar... Günümüz siyasetçileri de birbirleriyle her yöne çatışma yerine ortak noktalarda milletin hayrına buluşsalar daha faydalı olabileceklerini düşünüyorum, Sivil Toplum Kuruluşlarında bu amaçla görev alıp hizmet etmeye çalıştım. Andırırdılar Derneği'nin bir dönem Başkanlığını yaptım. Başlangıcından beri kurucu üyelerindenim. Derneğin çeşitli faaliyetlerinde bulundum,
Bütün Andırınlıları seviyorum. Hemşerilerimin hepsiyle gurur duyuyorum: çünkü ekmeğini taştan çıkaran, hiçbir yanlışa bulaşmayan, bu açıdan baktığımızda her Andırınlıyla gerçekten gurur duyuyorum. Onların da gurbetteki meseleleriyle. Dertleriyle ilgilenmek "vazifemdir" diye düşünüyorum, O amaçla da dernekçilikte aktif faaliyetlerde bulundum. Örnek olmaya çalıştık hemşerilerimize,
Bir ara bir öğrenci grubuyla birebir diyalog kurarak yardımcı olmaya çalıştım, Daha sonra Kağıthane Kaymakamımız Ahmet Bey. Şu anda Keşan'a tayini çıktı. Çok üzüldük tayininden dolayı, değerli Kaymakamımız İstanbul'a geldiğinde bunu kurumsal hale getirdi. Andırın 'dan gelen çok öğrenci gruplarına büyük destekler verdi, Gerçekten onun yaptıklarına biz çok uzun süreler uğraşsak dahi yapamayız. 0 bakımdan ben Ahmet Bey’e hem İstanbul'daki katkılarından dolayı. Hem de söz konusu öğrenci gruplarına katkılarından dolayı 'minnet' duyuyorum, teşekkür ediyorum. "O”nun eksiğini dolduramayacağımız kanaatindeyim Minnet duygularımı bu vesileyle kendisine "arz” etmek istiyorum. Bu konuda bir hususu da hatırlatmak isterim: Bir şubat ayında Andırın'a gitmiştim, Kadirli yolu. Yol çalışması nedeniyle kapalıymış, ben de alternatif yoldan gidiyordum. Boz topraklı yolundan. Şubat Ayı ve sulu kar yağmakta. Yolda İki genç gördüm, Kış olmasına rağmen sırtlarında paltoları yok. Okul üniformalarıyla gelmişler. Ne üstlerinde bir elbise. Ne de ayaklarında doğru dürüşt bir ayakkabı vardı, Ama İkisi de ısrarla poşet içerisindeki kitaplarını sulu kardan korumanın telaşındaydılar. Öğrencileri arabaya aldım. Ben Boz topraklıya gideceklerini sandım. Meğer o kar kış gününde Bulgur Kaya’ya gideceklermiş. Belki on beş kilometrelik mesafeyi yaya olarak gideceklermiş, O gençlerin halini bir düşünün. Öyle ki zorluklarla okumaya gayret eden çocuklar için Andırında yurtlar olması hususunda kafamda tasarılar oluşurken, daha sonra projeler gelişti. Yurtlar yapıldı, ben de en azından manevi katkılarda bulunmuş olmanın sevincini yaşadım.
İşte bu tip Eğitim faaliyetlerine her Andırınlı'nın katkı sağlaması lazım. Okuyan üniversite öğrencilerine burslar verilmesi lazım. Bu konularda ben öncülük yapmaya çalıştım zaman İçerisinde. Hemşerilerimin de hayır-hasenatlarını eğitime yönlendirmelerini canı gönülden istiyorum. Bu husus çok Önemli; çünkü Andırın için, gençlik için "okuma” bir İdeal, Nitekim, okuyanların birçoğu İstikballerini kurtardı. Türkiye' nin dört bir tarafında bürokratlarımız var en azından, Bununla da gurur duyuyoruz, Ana geride kalanlara da hepimizin sahip çıkması lazım gelir.
Hüsnü Karcı; Biraz da 'dünya meselelerini' konuşsak. Hızlı bir şekilde değişim ve dönüşümde sınır tanımayan, küreselleşmeye doğru yol alan dünyamızın seyrini nasıl değerlendirirsiniz?
Ali Çanak: Dünyanın neresinde teknoloji varsa kullanalım. Bunları kendimize adapte edelim. Dünya ülkeleri arasında İnşallah lider ülke olalım, Temennimiz, duamız bu ama bunları yaparken kendi geleneklerimizi, örf ve adetlerimizi, kültürümüzü, yaşama tarzımızı da onlara uydurmamaya çalışalım, diye düşünürüm. Bu son zamanlardaki televizyon, dizileri Türk Dilini. Türk Kültürünü ve hatta inanç yapısını ciddi şekilde bozmakta. Buna karşı biraz daha teyakkuzda olmak gerektiğim düşünüyorum. Türkiye, konumu İtibariyle, dünyanın sayılı ülkelerinden biri, İnşallah gelecek yıllarda daha iyi yerlere geleceğine de inanıyorum. Doğrusu bu birazda. Siyaset yapanların işidir' diye düşünüyorum.
Hüsnü Karcı: Tempolu iş hayatı döngüsü içerisinde. Toplumsal anlamda. Yarınlara dair düşünce- plan- ve hedefleriniz var mıdır?
Ali Çanak: Çok şükür, güzel bir mesleği icra etmekteyim İyi bir konumum var. Çocuklarımı da helâlinden Okutup. İnşallah iyi yerlere getirmeye çalışıyoruz, Başta, kendi çocuklarım olmak üzere bütün neslin eğitimi, iaşesi konusunda hepimizin üzerinde bir vazife Olduğu İnancındayım, Çok şükür, sağlığım sıhhatim yerinde.Ben bunu, bir "şükür” olarak görüyorum.
Hüsnü Karcı; Ailenizden bahseder misiniz? Hassas bir geçiş dönemlerini yaşıyoruz, Çocuklarınızın dün-bugün-yarınlara dair iç ve dış algıları nasıldır. Eski-yeni kuşak çatışması oluyor mu? Otorite ve hiyerarşi, geleneksel Türk örf-adetlerine göre mi tanzim edilmekte? Yoksa. Başka akımların tesirleri etken olabilmekte midir?
Ali Çanak: Aileden 'kopuk' olmayan, aile çerisinde uyum olan gençler, günümüzde çok iyi yetişiyorlar, Fazla bir 'nesil çatışması' Olduğunu zannetmiyorum. Hatta gençler bizden çok daha kabiliyetli. Bizlerden daha üstün özellikleri var.
Mesela: Teknolojiyi bizden çok daha iyi kullanıyorlar, Araştırıyorlar, düşünüyorlar. Bu yönleriyle gençlerin daha iyi yetiştikleri kanaatim taşıyorum. Ama gençlerin de bir kısmı var ki. Özellikle mesleğimde çokça karşılaştığım oluyor; sokağa terk edilmiş kopuk ailelere, bölünmüş ailelere mensup çocuklarımız var. Bu çocuklarımızın yaşam tarzı' gerçekten çok kötü. Sokaklarda ne kadar kötülük varsa, hepsiyle karşı karşıya kalıyorlar. Genç yaşlarda istikballeri kararıyor.
Benim temennim şu ki; bu çocuklarda dahil. Herkesin her çocuğun eğitimi ve içir, gücü yeten herkesin katkıda bulunmaları lazım. Devletin de bu işlere biraz daha el atması lazım, "Milli Eğitim” İn özellikle. Bu çocuklara çok sahip çıkması Ezim. Uzun vadede, gençliğimizin. 'bizim nesillerden daha iyi olacağı' inancını taşıyorum. Bu yönde. Büyüklerim daha çok 'gayret' sarf emesini diliyorum.
Bizim ailede çok şükür bir 'nesil çatışması' yok, Çocuklarımızla gayet iyi. Uyum içerisindeyiz. Şu ana kadar bir sıkıntımız Olmadı, Çocuklarımın 'Andırın Kültürü'nden kopmamaları için gayret sarf ediyorum, Nitekim "Andırın Derneği" olarak gerçekleştirdiğimiz birçok faaliyetlere çocuklarımı da götürüyorum, Bir de her yaz Andırın'a gideriz, çocuklar memleketlerinden. Kültürlerinden kopmasın diye on-on beş-yirmi gün kalmalarını sağlarım.
Hüsnü Karcı: Son Olarak eklemek istediğiniz bir şeyler var mı?
Ali Çanak: "Tirşik Dergisi” olarak benimle röportaj yapma-yayınlama imkânı verdiğiniz için size çok teşekkür ediyorum, Esasında ön plana çıkartılması gerekenler sizlersiniz. Allah razı olsun, "Tirşik Dergisi-. Türkiye genelindeki Andırınlıların 'ortak sesi oldu,
Geçenlerde, Adana'da karşılaştığım bir hemşerim. "sizi Tirşik dergisinden tanıyoruz. dedi. ”Tirşik Dergisi'nde bir resmimizin çıkması, bir programın içerisinde olmak bile Türkiye genelindeki hemşerilerimce bir tanınma vesilesi olmuş. Bu Dergi. Çok güzel bir hizmet ifade etmekte, Sizler, bin bir meşakkatle bu dergiyi çıkardığınız için sizi ve emeği geçen tüm arkadaşları tebrik ediyorum." Allah razı Olsun- diyorum,
Hüsnü Karcı: Dilek ve temennileriniz bizlere cesaret verir. "Tirşik Dergisi" adına zaman ayırdığınız için, biz de sizlere teşekkür ediyoruz.